top of page

ADALET

​

    Adalet terimi beÅŸerin tarihi süresince farklı toplumlarda deÄŸiÅŸik tanımlarla belirtilmiÅŸ ve uygulamalar da deÄŸiÅŸmiÅŸtir. Sanıyorum uygun olan bir tanımı, “doÄŸrunun, hakkın korunması; doÄŸru olmanın öz belirtisi veya bireye indirgersek, her bireye kendine uygun düÅŸeni, kendi hakkı olanı verme” demek olan bir ana erdem. Bu tanım ve bunlara eklenebilecek diÄŸerleri beÅŸeri düÅŸüncenin ürünüdür. Adalet kavramının ilk adımda farklı gibi görünen iki baÅŸlık altında incelenmesinin doÄŸru olacağını düÅŸünüyorum. Bunlar:

​

1- BeÅŸeri Adalet  2- İlahi Adalet

    Bu ikisi gerçekte iç içe girmiÅŸtir ve BeÅŸeri Adalet aslında İlahi Adalet’in bir ürünüdür. İlahi Adaletin beÅŸer toplumlarına o toplumun bilinç seviyesine uygun olarak yansımalarıdır da diyebiliriz. Çünkü beÅŸeri adaleti ÅŸekillendiren beÅŸer olsa da beÅŸerin her konuda olduÄŸu gibi adalet konusunda da düÅŸünüp bir sistem oluÅŸturabilmesi, Yaratıcı Güc’ün izniyle ve yönlendirmesi ile olagelmiÅŸtir. Bu görüÅŸ aÅŸağıda sunulan Kur’an ayetlerinde açıkça ifade edilmiÅŸtir:

​

Kur’an 81-29 “Alemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz."

 

Kur’an 55-1,3,4  O Rahman,

             Yarattı insanı,

             Belletti ona duygu ve düÅŸüncelerini ifade etmeyi.

 

    BeÅŸeri Adalet konusu ilkel olarak tanımlanan toplumlarda örf ve adetler olarak görünürken geliÅŸmiÅŸ olarak tanımlanan toplumlarda yazıyla belirlenmiÅŸ kuralların tamamıdır. Aynı tarih dönemlerinde bile dünyamızın deÄŸiÅŸik coÄŸrafi bölgelerinde yaÅŸam bulmuÅŸ ve o coÄŸrafyaya uyum saÄŸlamış toplumların benzer konulardaki tepkileri farklı olmuÅŸtur. Konu tarih boyunca düÅŸünürlerce incelenmiÅŸ ve çeÅŸitli fikirler ortaya çıkmıştır. Bunlardan bazılarını hatırlamak doÄŸru olacaktır:

​

Adalet devletin orta direÄŸidir; çünkü siyasal topluluÄŸun temeli hak’tır ve hak neyin adaletli olduÄŸuna karar vermenin ayracıdır. Aristoteles

​

Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunmaz. M.K. Atatürk

 

Medeniyetin ilk ÅŸartı adalettir. Sigmund Freud

​

Adalet taksimcidir, bölüÅŸülecek ÅŸeyleri o bölüÅŸtürür… fakat ÅŸaşılacak ÅŸey ÅŸu ki bunda ne cebir vardır ne de zulüm! Mevlâna Celâleddin-i Rûmî

 

Adalet kavramına yaklaÅŸmaya kalkıldığında önümüze hak terimi gelir. Hak terimi konusunda da çeÅŸitli tanımlar vardır. Esas olarak birey için

​

1- Doğal hak ki bu hak bireyin yaşam hakkıdır.

​

2-Yasal hak. Yasal hak bireyin diÄŸer bireylerle ve toplumla ve devlet denen ve toplumu oluÅŸturan bireylerin ortak yaÅŸam arzusu sonucu oluÅŸmuÅŸ mekanizma ile iliÅŸkilerini düzenler. Yasal haklar toplumların yaÅŸam ÅŸartlarındaki deÄŸiÅŸime cevap verecek ÅŸekilde meydana getirilmiÅŸtir. Yeni eklemeler yapılırken bazı eski uygulamalar deÄŸiÅŸen ÅŸartlara göre kaldırılmıştır. Haklar karşılıklıdır. Mesela birey devlet iliÅŸkisinde yarar iki taraflıdır. Hak sahibinin hakkı nasıl saÄŸlanacaktır sorusunun cevabını hukuk teriminde buluruz. “Hukuk, kamu gücü ile saÄŸlanan düzendir” tanımı sanırım yeterli olabilir. Hukuk kurallar topluluÄŸudur ve her toplum için farklı olabildiÄŸi gibi zaman içinde deÄŸiÅŸikliÄŸe uÄŸramıştır. Yeri gelmiÅŸken toplumda düzeni saÄŸlamak için meydana getirilmiÅŸ hukuk kuralları nasıl ortaya çıkmıştır sorusunun cevabını aramalıyız. Hukuk kuralları toplumu oluÅŸturan bireylerin oybirliÄŸi ile mi yoksa bireylerin vekilleri tarafından mı ortaya konmuÅŸtur? Günümüz toplumlarında oybirliÄŸinin saÄŸlanmasında pratik güçlükler vardır. O yüzden hukuk kuralları toplumun vekilleri tarafından yapılagelmiÅŸtir. Sorgulamamız gereken ÅŸey toplumun görüÅŸleri vekiller tarafından ne kadar göz önüne alınmıştır? Yoksa bazı toplumlarda olageldiÄŸi gibi egemenin veya egemenlerin yararı düÅŸünülerek mi kurallar oluÅŸturulmuÅŸtur? Zaman içinde hukuk kurallarının sürekli deÄŸiÅŸimi gerçeÄŸi sorunun cevabını içinde taşır. Adalet, hak, hukuk terimleri ele alınırken eÅŸitlik terimi de unutulmamalıdır. EÅŸitlik hem nitelik hem de nicelik yönünden aynı olmak ÅŸeklinde tanımlanabilir. Acaba yaratılışta yaratılanlar arasında beÅŸeri deÄŸerlendirmemize göre eÅŸitlik var mıdır? Bu sorunun cevabı hayır olacaktır. Diyelim ki yaratılışta bireyler arasında eÅŸitlik saÄŸlandı. Acaba nasıl bir dünya toplumu bulurduk? BeÅŸeri anlayış bireysel haklar konusunda eÅŸitlik saÄŸlamaya çalışmıştır. BeÅŸeri adalet, hak, hukuk ve eÅŸitlik konuları tarih boyunca beÅŸer tarafından incelenmiÅŸ ve beÅŸer tarafından fevkalade detaylandırılmış ve sürekli deÄŸiÅŸime uÄŸramıştır ve sanıyorum aynı yolda devam edecektir. O bakımdan biraz da İlahi Adalet kavramına bakılmasında yarar vardır. İlahi Adalet konusunu incelerken öncelikle beÅŸeri hayata doÄŸrudan etkisi yüzünden beÅŸeri yanlışların karşılığı olan ceza meselesine acaba vahiy kitapları nasıl yaklaşıyor? Kısaca bakılması yararlı olacaktır. Eski Ahit beÅŸerin yanlış davranışlarının karşılığı olarak nettir; Kısas önerilir. Yani yapılan yanlışın aynısının yanlışı yapana uygulanmasıdır. En öz ÅŸekliyle “göze göz, diÅŸe diÅŸ” olarak ifade edilmiÅŸtir. Ancak kasıt yoksa yanlışı yapanın cezadan kurtulması için sığınma bölgeleri tanımlanmıştır. Eski Ahit’te, Günlük yaÅŸama yönelik çeÅŸitli kurallar ayrıca belirtilmiÅŸtir. Ritüel temizlik konusundaki kurallar çok detaylıdır.  Tarımla uÄŸraÅŸanların ürünlerinin yaklaşık yüzde onunu her üç senede bir, Levililer, yabancılar, yetimlerin yararlanması için, yerleÅŸim merkezine götürüp bırakmaları kuralı konmuÅŸtur. Yeni Ahit bu konularda hiçbir öneride bulunmaz. Çünkü Yeni Ahit, Eski Ahit’in mirasçıları olan İsrail OÄŸulları’na, kendisi de bir Yahudi olan İsa tarafından tebliÄŸ edilmiÅŸtir. Ancak İsa’nın önerileri cezaya yönelik deÄŸildir. Tersine bireye kendisini öldürecek olanı bile affetmesini önerir. İsa, Musa’nın öÄŸretisini; “kendine yapılmasını istemediÄŸin ÅŸeyi baÅŸkalarına yapma” sözleri ile özetlemiÅŸtir. BeÅŸeri Adalet konusunda, Kur’an sanılanın ve uygulamanın aksine güzel davranışı öÄŸütler. “KötülüÄŸü en güzel tavırla sav”der, Kur’an (41-34). Kısasın bağışlanması önerilir, Kur’an (5-2). İman etmekle barışı kurmak baÄŸlantısını gösteren belki yüzden fazla ayet vardır ve örneÄŸi aÅŸağıda sunulmuÅŸtur.

 

Kur’an 13-29  Ä°man edip barış uÄŸruna iyi iÅŸler yapanlara müjde var, güzel bir gelecek var.

 

Kur’an 16-26 EÄŸer ceza ile karşılık verecekseniz, ancak size yapılan kötülüÄŸün türü ve miktarı ile karşılık verin. EÄŸer sabrederseniz, elbette ki bu sabredenler için daha hayırlıdır.

 

    Yukarıda yaratılışta eÅŸitlik olmadığı belirtilmiÅŸti. Burada kastedilen öncelikle bireyin fiziksel görünümüdür. Dünya toplumunu oluÅŸturan bütün bireyler erkek ve kadın hepsi aynı olsa idi, hepsi de güzel hepsi de güçlü hepsi de saÄŸlıklı hepsi de mesela yüz yıl yaÅŸayan varlıklar olsa idi dünya herhalde çok sıkıcı olurdu. Dahası yaÅŸamın anlamı kalır mıydı? Ancak yaratılışa yönelik deÄŸerlendirmelerin tamamı beÅŸeri anlayışa dayanan düÅŸüncelerdir. BeÅŸeri anlayışımıza göre yaratılışta eÅŸitlik yoktur. Bunun sebebinin Yaratıcı Gücün planı içinde düÅŸünülmesi gerektiÄŸini sanıyorum. Vahyi gönderen kaynak dünyamızda huzurun oluÅŸturulmasını gerekli görür, bunun dayanağının ise küresel ölçekte BARIÅž olduÄŸu açıktır. Çünkü barış olmayan bir ortamda vahyin beÅŸere gereÄŸi gibi iletilmesi mümkün deÄŸildir. Küresel ölçekte barışın oluÅŸması için sanıyorum olmazsa olmaz ÅŸart ADALETİN küresel ölçekte gerçekleÅŸmesi olduÄŸunu kabul edebiliriz. Adaletin küresel ölçekte oluÅŸması için sanıyorum ön ÅŸart ise evrensel ölçekte adalet var mıdır? Daha da ileri gidersek YARATILIÅž adalet temelinde mi meydana gelmiÅŸtir? Bu sorulara cevap arayan bir kiÅŸi yakın ve uzak çevresine bakacaktır. Yapacağı gözlemler sonunda varacağı sonuç en basit ifadesi ile yaratılışta adalet olmadığıdır. Gerçekten beÅŸeri gözleme dayanan bu görüÅŸ doÄŸrudur. BeÅŸerin ulaÅŸtığı bu sonuç beÅŸeri idrak çerçevesine oturtulursa doÄŸrudur. Fakat bu varılan sonuç gerçek midir? Bizim beÅŸeri gözlerimiz bir tepenin bizim tarafımızdaki yüzünü görür, diÄŸer tarafını göremez. Acaba tepenin öte tarafında neler vardır? Tepenin bizim tarafındaki yüzünde gördüÄŸümüz nesneler ve olaylar acaba tepenin öte tarafında olup bizim farkında bile olamadığımız ve o yüzden kontrol edemediÄŸimiz bazı faktörlerce yönetiliyor olabilir mi?

​

      Yaratılışı baÅŸlatan ve yöneten gücün yaratılışı gerçekleÅŸtirmekteki arzusu konu ile ilgilenen düÅŸünürlere göre ÅŸu veya bu olabilir. Hangisi doÄŸrudur, ÅŸimdilik bilemiyoruz. Hiçbiri de gerçek olmayabilir. Belki de ileri sürülen fikirlerin tamamı sadece sanıdan ibarettir. Yaratılışın amacı ne olursa olsun, biz varız, yaşıyoruz ve daha da önemlisi düÅŸünebiliyoruz. En azından bu bizim idrakimiz için gerçektir. BeÅŸeri düÅŸüncelerle adaletsizlik olarak tanımlanan gözlemler, olanlar acaba sadece bizler için özellikle oluÅŸturulmuÅŸ olabilir mi? Bazı Kur’an ayetlerini hatırlayalım:

 

Kur’an 30-22 Göklerin ve yerin yaratılmasıyla dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O’nun ayetlerindendir. Bunda ilim sahipleri için elbette ibretler vardır.

 

Kur’an 25-20 ...Biz sizi birbiriniz için imtihan aracı yaptık...

 

Kur’an 3-186 Yemin olsun ki, mallarınızda da canlarınızda da imtihan edileceksiniz...

 

Kur’an 6-165 Sizi yeryüzüne halifeler yapan O’dur. VerdiÄŸi nimetlerle sizi denemek için kiminizi kiminiz üzerine derecelerle yükseltmiÅŸtir.

 

Kur’an 67-2 Hanginizin daha güzel iÅŸ yapacağını belirlemek için sizi imtihana çekmek üzere ölümü ve hayatı yaratan O’dur. Aziz’dir O, Gafur’dur.

 

   Benzerleri çok olan ve fakat yukarıda az sayıda örnekleri verilen Kur’an ayetleri sanıyorum oldukça açıklayıcıdır. Sıklıkla bireylerin madde ile olan eksiklikleri yüzünden doyumsuzluklarını veya gene maddelerine zarar veren olaylardan dolayı sürekli ÅŸikayet ettiklerine hepimiz ÅŸahit olmuÅŸuzdur. Hatta baÅŸkalarına bakmaya dahi gerek yoktur. Her birey kendi geçmiÅŸinde ve yaÅŸadığı gününde benzer rahatsızlıklarını sürekli ifade etmiÅŸtir. İfade tarzı kelimelerle olabildiÄŸi gibi davranışlarıyla da olabilir. İfade tarzı bazı zamanlar kendisine veya çevresine ÅŸiddet kullanmaya kadar gidebilir. BeÅŸer ÅŸikayetlerinde o kadar ileri gidebilir ki, Yaratıcı Gücün Adaleti’ni, yani karar ve uygulamalarını sorgulamaya kadar uzanabilir. Yeni doÄŸmuÅŸ bir çocuÄŸunun ölümü, veya bir genç insanın hastalık veya baÅŸka bir sebepten ölümü acaba ana ve babayı nasıl etkiler. Tahayyül etmek bile üzücü. Kısaca deÄŸinmeye çalıştığım olaylar karşısında beÅŸerin ÅŸikayet etmesi doÄŸru mudur? Benim bu soruya cevabım evet olacaktır. Çünkü birey tepenin öte yüzünü bilmez. Tepenin öte tarafında ise yalın gerçekler vardır. BeÅŸer, beÅŸ duyusu ile yaÅŸar ve beÅŸ duyusu ile algıladıkları onun gerçeÄŸidir. BeÅŸer tepenin arkasındaki gerçeklerin farkına varabildiÄŸinde ise bu dünyadaki davranışlarının, özellikle de karşılaÅŸtığı olaylara vereceÄŸi tepkinin deÄŸiÅŸmeye baÅŸlayacağını söyleyebiliriz. Tepenin ötesindeki gerçekleri biraz da olsa farkına varılabilmesi en azından hissedilebilmesi mümkündür. Bunun yolunun, örnekleri yukarıda sunulan Kur’an ayetleri üzerinde düÅŸünmekle, açılacağını ifade etmek herhalde yanlış olmayacaktır. Son ayet gerçekten ilginç. Ayetin adalet konusundaki baÄŸlantısından önce “ölüm ve hayatın” yaratılışının bizim var ediliÅŸimizle süreç ilgisini bilebilmek çok anlamlı görünüyor. Kim bilir, bir gün belki onu da öÄŸreniriz. Tekrar ayete dönersek “hayat” teriminin kapsamının ne kadar geniÅŸ olabileceÄŸi her bireyin bilgisi içindedir. Ana rahminde baÅŸlayan yolumuz biyolojik ölümle sonlanır diyemeyiz. Çünkü konuyu birey esasında ele alırsak olay var ediliÅŸle baÅŸlayan ve sonsuza uzanan bir süreçtir. Dünyada yaÅŸam bulduÄŸumuz dönem ise sonsuz sürecin yaratılış olarak belirtilen çok küçük bir kesiti olmalıdır. Belirtilen bu sonsuz yolculuk niçin planlanmıştır sorusunun cevabını yaratılışla ilgili ayetlerde bulabiliriz. (Kur’an 15-28,29), (Kur’an 51-56) gibi. Gene birey esaslı düÅŸünürsek hiçlikten tekamülle meleklerin görevini yapabilecek konuma ulaÅŸmak çok çetin bir yol olsa gerek. Bu hedefe kilitlenen özümüzdür ve yol sonsuzdur. Dünya okulundaki yaÅŸamımız ve hatta yaÅŸamlarımız sanıyorum madde ile denenmemiz esasında planlanmış gibi görünüyor. Planlamanın bireysel olduÄŸunu ve fakat dünyamızdaki diÄŸer bireyler ve hatta diÄŸer canlıların yaÅŸamları ile çok girift ve etki-tepki esasına dayandığını düÅŸünebiliriz. Ana hedef belli ve yaÅŸamımızın her anı o hedef yönünde ilerleyebilmemize yönelik ise o zaman beÅŸeri anlayışımızla fark ettiÄŸimiz ödül-ceza ikilisinin anlamı kalmaz. Çünkü karşılaÅŸtığımız her olay bireye göre kazanç ta olsa ceza da olsa sonuçta o bireyin ruhsal tekamülüne hizmet etmektedir. Yani her olan iyidir. Yeter ki birey karşılaÅŸtığı olaylardan ve o olayla dolaylı ilgili diÄŸerleri gerekli dersi alabilsinler. Yukarıda belirtildiÄŸi gibi (Kur’an 25-20), (Kur’an 67-29) beÅŸer sürekli birbiri ile imtihan edilegelmektedir. Böylece tekamül ile ulaşılacak menzillerde görevi üstlenmeye ehil olanlar belirlensin. Aynı yaklaşım aÅŸağıda verilen ayette, dünya yaÅŸamında da beÅŸere önerilir ki liyakat sahibi olmayanlara görev verilmesinin yaratacağı kargaÅŸa ve huzursuzluk ve umutsuzluk görülmesin:

 

Kur’an 4-58  Åžu bir gerçek ki, Allah size emanetleri, onlara ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiÄŸinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah size bu ÅŸekilde ne güzel öÄŸüt veriyor. Allah Semi’dir, çok iyi duyar; Basir’dir, çok iyi görür.

 

    BeÅŸerin tekamül yolculuÄŸunun sadece çok küçük bir parçası olduÄŸunu düÅŸündüÄŸüm dünya okulundaki imtihanlar çok çeÅŸitli olabildiÄŸi her bireyin günlük gözlemleri içindedir. Sonuçta her bireyin sınavları da farklılık gösterir. Burada bir nevi adaletsizlik mi söz konusudur diye sorsak cevap aÅŸağıdaki ayette verilmiÅŸtir:

 

Kur’an 2-286 Allah hiçbir benliÄŸe, yaratılış kapasitesinin üstünde bir yük yüklemez/teklifte bulunmaz. ...

 

    Bu İlahi Adalet’in kendisi deÄŸil midir? Çünkü dünyada yaÅŸam bulan her bireyin hayat planı farklıdır ve her bireyin planının o bireyin tekamülü için en uygun bir ÅŸekilde düzenlendiÄŸini varsayabiliriz. Çünkü İlahi sistemde hata yoktur. İlahi Adalet’in gerçek olduÄŸunun kanıtları için Kur’an’a bakılması yeterlidir ve bunun bazı örnekleri aÅŸağıda sunulmaktadır:

 

Kur’an 49-13 Ey insanlar! Biz sizi, bir erkekle bir diÅŸiden yarattık. Ve örfler yoluyla tanışıp kaynaÅŸasınız diye sizi milletlere, boylara ayırdık. Hiç kuÅŸkusuz, Allah katında en seçkininiz, kötülüklerden en çok korunanızdır. Allah her ÅŸeyi bilir, her ÅŸeyden haberdardır.

 

Kur’an 6-160 Kim bir güzellikle gelirse ona, getirdiÄŸinin on katı var. Kötülükle gelene ise yaptığı kadarından fazla ceza verilmez.

 

    Son ayet kötülük karşılığında benzer bir ceza verileceÄŸini söylerken daha baÅŸka ayetler ceza konusunda yumuÅŸamaya iÅŸaret ederler:

 

Kur’an 33-24 Çünkü Allah, doÄŸru sözlülere doÄŸruluklarının karşılığını verecek. İki yüzlülere de dilerse azap edecek. Belki de onlara tövbe nasip edecek.

 

    Kur’an’da sıklıkla beÅŸerin hatalarının affedilmesini Yüce Yaratan’dan istemesi aslında önerilmektedir ve Kur’an terminolojisi ile adı “tövbe” dir. Birey hatasını tekrar etmeme sözü vermektedir. BeÅŸer maalesef sıklıkla ÅŸaÅŸar. Fakat affedilme her zaman için mümkündür. AnlayabildiÄŸim kadarı ile iman sahibi olmanın en belirgin özelliÄŸi umudunu kaybetmemektir.  Affedilme her zaman mümkün olabilir. 

 

    Dünyamızdaki çeÅŸitli beÅŸeri toplumlarda var olan kanı, her toplumun inanmışlarının sadece kendilerinin, doÄŸru yolda olduklarını düÅŸünmeleridir. Sanırım bu çerçevede tekrar Kur’an’a bakılmasının yararlı olacağını düÅŸünüyorum:

 

Kur’an 22-17  İman edenler, Yahudiler, Sabiiler, Hıristiyanlar, Mecusiler ve ÅŸirke sapanlar arasında Allah, kıyamet günü ayrım yapacaktır. Allah, her ÅŸey üzerine Åžehid’dir, tanıktır.

​

   Çok açık bir ÅŸekilde ifade edildiÄŸi gibi herhangi bir kitabın bağımlısı olmak bir etnik grubun üyesi olmak veya sanıldığı gibi zamana baÄŸlı ÅŸekil ritüellerinin yapılması Kur’an’ı vahyeden kaynağın beÅŸer için belirlenen tekamül eÄŸitimi sonunda arzu ettiÄŸi menzillere ulaşılması için bir ön ÅŸart, hiçbir halde söz konusu bile deÄŸildir. İşte burada bahsedilen gerçek, İlahi Adalet’in kendisi deÄŸil midir?  İlahi Adalet’in beÅŸeri ne kadar kucaklayıcı olduÄŸu, beÅŸerin hatalarını affedip sürekli onu güzellik sergilemesi yönünde teÅŸvik ettiÄŸinin bazı örnekleri aÅŸağıda verilen ayetlerde görülebilir: 

 

Kur’an 35-45 EÄŸer Allah, insanları, kazandıkları yüzünden hesaba çekseydi, yer kürenin sırtında hiçbir canlı bırakmazdı. Ne var ki,  onları belirli bir süreye kadar, erteliyor

​

Kur’an 5-93    Ä°man edip barışa yönelik iÅŸler yapanlara; bundan böyle korunup iman ederek iyi iÅŸler yaptıkları, takvaya sarılıp imanda kemale erdikleri, sonra bir mertebe daha korunup güzellikler sergiledikleri takdirde, daha önce tatmış oldukları haramdan ötürü hiçbir günah yoktur. Allah, güzel düÅŸünüp güzel davrananları sever.

 

   Yukarıda beÅŸeri adaletin zamanla deÄŸiÅŸimine bakıldığında sadece ceza merkezli deÄŸil beÅŸeri topluma tekrar kazanmaya yönelik adımlar atılmakta olduÄŸunu söyleyebiliriz. DiÄŸer taraftan son verilen Kur’an ayetleri ise bize hedef göstermektedir. Dönemin bilinç seviyesine göre suç olarak tanımlanan beÅŸeri davranışların gerisinde yatanların da göz önüne alınıp, beÅŸerin, olumsuz davranışlarını düzeltebilmesi için aynen koruyucu hekimlikte olduÄŸu gibi ön alıcı faktörlerin yaÅŸama sokulması ve olay olduÄŸunda da tedavi edici yönde karar oluÅŸmasını saÄŸlayacak bir hukuk sisteminin yaratılmasını umut etmek istiyorum…

bottom of page