Evrensel Din
Universal Religion
TOPRAK ANA
​
Derler ki; Åžemseddin, Mevlana’yı ilk gördüÄŸünde bir soru sormuÅŸ: Muhammed’ mi büyüktür? Abdülgani Geylani’mi?
Mevlana cevap verir;
-Tabii Muhammed.
Åžemseddin tekrar sorar;
-Peki, Abdülgani Geylani en büyük benim diyor.
Mevlana cevap verir;
-Onun testisi çok çabuk dolmuÅŸtu.
OrtadoÄŸu CoÄŸrafyasında yaÅŸanan acı bir olayın kahramanı olan Hallac-ı Mansur’un hikayesini hatırlamadan geçemeyiz. Toplum tarafından bilinen Enel Hak sözü kendisine ait olduÄŸu söylenmiÅŸtir. BilindiÄŸi gibi bu muhterem insan yaÅŸadığı dönemde halk tarafından sevilmesi ve fikirleri yüzünden tutucuların da teÅŸvikiyle o günün egemen gücü tarafından idam ettirilmiÅŸtir. Olabilir ki Hallac-ı Mansur’un fikirleri ve açığa vuruÅŸ tarzı Geylani’nin davranışlarına biraz benzerlik gösteriyordu. Yeri gelmiÅŸken belirtilmesi doÄŸru olan bir gerçek ise, kim bilir, belki de beÅŸerle ilgili olarak vahiy kitaplarının bize hatırlattığı baÅŸka bir uyarı olan, “domuzların önüne incilerin saçılmamasıdır.”
GeldiÄŸi kaynağın varlığını fark edebilen her birey eve dönüÅŸ için yola koyulur ve seyahati esnasında bireyin elde ettiÄŸi manevi kazanımlarını muhafaza edebileceÄŸi testi v.s. benzeri ve yukarıda verilen konuÅŸmada olduÄŸu gibi, tahayyül edilen bir kaba sahip olduÄŸu fikri genellikle kabul edilir. Kabın hacımı ve özellikle de içine koyabileceÄŸi su (rahmet) miktarı yani kendisine lütfedilen manevi kazanç ise sanırım varılan menzile yani ara durak neyse ona baÄŸlıdır ve her durumda sınırlıdır. Burada ara durak terimi kullanılmasının sebebi her bireyin yolculuÄŸunun sonsuz olduÄŸunu belirtmek içindir. EÄŸer yol sonsuz ise, sonsuz yolun yolcusu ÅŸekil verilmiÅŸ sınırlı hacımdaki bir kaba sahip olmak zorunda mıdır? Unutmayalım ki sabit hacımdaki bir kap dolduÄŸunda içindeki su hareketsiz kalır ve bayatlar. Tersine sonsuz yolun yolcusu için her an taze suya ihtiyaç vardır. Hemen burada ÅŸunu hatırlayalım:
Kur’an 55-29 …“O her an bir iÅŸ ve oluÅŸ üzerindedir”.
Benzer ÅŸekilde O’nun yarattıklarının da devamlı hareket halinde olması ve devamlı özünü geliÅŸtirmeye gayret etmesi gerekmez mi? Bu durumda ÅŸu soruyu soralım. Birey bir kap edineceÄŸine kabın aslı olan toprak olsa acaba neler olur? Toprak, her varlığın ayaklarının altındadır, fakat Rahmete daima açıktır ve baÄŸrından neler yetiÅŸtirir neler ve insanların hizmetine sunar. Yani aç insanları doyurur. Toprak doÄŸurgandır. BaÅŸka bir ÅŸekilde ifade edersek, toprak ANA’dır. Toprak herhangi bir geometrik ÅŸekle sahip olmadığı gibi miktar da belli deÄŸildir. İstenildiÄŸi kadar su alabilir. Su aldığında toprak çamur olur ve her ÅŸekle sokulabilir. Çamurdan yapılan deÄŸiÅŸik ÅŸekil ve hacımdaki kaplar ateÅŸte piÅŸirilerek insanların kullanımına sunulur. GörüldüÄŸü gibi toprak aslında gene ANA olmuÅŸtur. Gene üretmiÅŸtir. Toprak varlıklara hayatlarını devam ettirebilmeleri için mutlak ihtiyaç duydukları suyu da saÄŸlar ve hatta beÅŸerin kirlettiÄŸi suyu(rahmet) da temizleyerek gene beÅŸerin hizmetine saÄŸlıklı su olarak sunar. Dahası toprak yeryüzünde ve gökte üretilmiÅŸ aşırı elektrik yükünü de alır ki bu olay TOPRAKLAMA olarak bilinir. AnlayabildiÄŸimiz kadarıyla kaynaÄŸa doÄŸru yola koyulan yolcu kazanımlarını koyabileceÄŸi, topraktan tek bir kap olacağına, kabın hammaddesi olan TOPRAK olabilmeyi yani HÄ°Ç olabilmeyi kabul edebilirse gerçekte doÄŸurgan bir ANA olabilir ve sanıyorum gerçek HİZMET ancak o zaman baÅŸlar. Yaratılışın özünde olan hizmet aslında HALKA HİZMET deÄŸil midir? ÇoÄŸu inanmış Yaratan’a hizmet etmeye odaklanır. O’nun rızasını kazanmak için vakte ve ÅŸekle baÄŸlı ritüelleri yerine getirmeye çalışır. Acaba O’nun, bireyin vakte ve ÅŸekle baÄŸlı namazına ve orucuna ihtiyacı var mıdır? Åžaşılacak bir durum. BilindiÄŸi gibi HALKA HİZMET, HAKKA HİZMET’in kendisidir.
Toprak, dünya okulunda yaÅŸam bulacak olan beÅŸer için oluÅŸturulmuÅŸtur. BeÅŸerin yaratılışı topraktandır. BilindiÄŸi gibi beÅŸeri oluÅŸturan ilk iki hücre (erkek ve diÅŸi) topraktan meydana gelmiÅŸlerdir. Onların birleÅŸmesi ile oluÅŸan tek hücrenin, büyüyüp ÅŸekillenmesi ve vakti geldiÄŸinde bir insan yavrusu olarak dünyaya gelip büyüyüp serpilmesi ve takip eden geliÅŸme dönemleri ve yetiÅŸkinliÄŸinde, sürecin tamamında bireyin ihtiyaçlarının sürekli olarak topraktan karşılandığını biliyoruz. Bu gerçekler Kur’an’da çeÅŸitli ayetlerde belirtilir:
Kur’an 5-11 Allah sizi bir topraktan, sonra bir spermden yarattı; sonra sizi çiftler haline getirdi.
Birey son geldiÄŸinde yani dünya yaÅŸamında alması gereken nefes sayısı bittiÄŸinde gerçekleÅŸen biyolojik ölüm ile bedenini, yani topraktan aldığını topraÄŸa geri verir. Bu olay gerçekte topraktan aldığı borcu beÅŸerin geri ödemesi ÅŸeklinde de düÅŸünülebilir. Bireyin canlılığını devam ettirebilmesi için topraktan aldıkları aslında sınırlıdır. Tarih boyunca dünya toplumlarına baktığımızda gördüÄŸümüz olay ise beÅŸerin ihtiyaçlarının çok ötesinde topraktan almakta ve hatta biriktirmekte olduÄŸudur. CoÄŸrafyanın çeÅŸitli ülkelerde dikte ettiÄŸi mevsimlik biriktirme dışında olan ürün biriktirme bireysel ihtiyacın çok ötesindedir ve aslında bahsedilen fazlalık baÅŸka bireylerin ihtiyaçlarının eksik karşılanmasına sebep olmaktadır. BeÅŸerin bu doyumsuzluÄŸunu bilen vahyi gönderen Güç bireye paylaşımı önerir:
Kur’an 16-71 Allah, rızıkta kiminizi kiminize üstün kılmıştır. Fazla verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere aktarıp ta eÅŸit hale gelmiyor. …
Asırlardır gözlenen ise çok azı hariç bireyler paylaÅŸmamıştır. Yani paylaÅŸmayanlar diÄŸer bireylere borçlu olarak ölmüÅŸlerdir. Paylaşımdaki dengesizlik ise toplumlarda rahatsızlık yaratmış ve toplumlar maalesef ciddi sarsıntılar geçirmiÅŸlerdir. Umulur ki birey vicdanı zaman içinde toplumsal barışa gidecek yolları arar, bulur ve uygular.
EÄŸer günümüze döner ve çevremizi incelersek toplumsal barışın saÄŸlanması önündeki ana engel olan beÅŸeri zayıflıkların arttığını ve yaygınlaÅŸtığını görmek mümkündür. Bu beÅŸeri zayıflıkları toplumda bireyler arasındaki güven eksikliÄŸinin ana sebebi olarak düÅŸünebiliriz. Acaba bunun sebebi ne olabilir? Bu konuda çeÅŸitli fikirler ileri sürülebilir. Sanıyorum günümüzde beÅŸeri davranışların bozulmasının ana sebebi belki de beÅŸerin yaÅŸam tarzındaki deÄŸiÅŸikliklerdir. Unutmayalım ki zaman içinde beÅŸerin toprakla baÄŸlantısı kesilmiÅŸtir. Artan nüfusu besleyebilmek için doÄŸal olmayan yollardan gıda üretimi yapılagelmektedir. Hatırlamamız gereken gerçek mesele, en basit ifade ile toprak, ANADIR. Özümüz toprak idi. Åžimdilerde aynı ÅŸeyi söyleyebilir miyiz? GüneÅŸ, hava, su ve toprak dörtlüsü bizim dünyada yaÅŸam bulmamızda ve yaÅŸamımızı devam ettirebilmemizde ana unsurlar idi. Günümüzde ise bu unsurlar kirlenmiÅŸtir ve gıdamız ise doÄŸal deÄŸildir. BeÅŸer bir süredir TOPRAK ANA tarafından kucaklanıp rahatlayamıyor ve o ananın sütünden çok daha farklı gıdalarla besleniyor. BeÅŸerin yaÅŸam ortamları gök delenlerde devam ediyor. GeliÅŸen teknoloji beÅŸeri iliÅŸkileri zayıflatmaktadır ve beÅŸer özellikle metropollerde doÄŸallığını çoktan kaybetmeye baÅŸlamış koÅŸullarda yaÅŸamaya zorlanmakta ve giderek daha yoÄŸun sanallıktaki bir dünya yaÅŸamına doÄŸru itilmektedir. Artan nüfus, her konuda ihtiyaçları artırmakta ve bunun sonucu artması gereken üretim ve dolayısıyla hızlanan bir hayat ve nefes nefese kalmış bir beÅŸer. Tarifi yapılmaya çalışılan böyle bir ortamda yaÅŸayan beÅŸer acaba çeÅŸitli toplumlarda o toplumun geçmiÅŸten gelen birikimi ile oluÅŸturulan insan olma kavramına hangi uzaklıkta bulunacaktır? Her bireyin kendisinin düÅŸünüp karar verebileceÄŸini sanıyorum. Böyle bir ortamın hayatın gerçekleri ile acaba baÄŸlantısı var mıdır? Yoksa hayat ve hayatın hedefi ve hayatın gerçekleri yeniden bir tanımlanmaya mı gereksinim duyacaktır? Bu soruların cevabını beÅŸer gelecek dönemlerde bulacaktır. DiÄŸer taraftan bu geliÅŸmeler ışığında en can alıcı soru ÅŸu olabilir: Yaratıcı Gücün hedefi bu mudur? Vahiy kitaplarından anlayabildiÄŸimiz kadarı ile cevap hayır olacaktır. Çünkü beÅŸer robot olmak için yaratılmamıştır. Yaratılışta robot görevini ilk ortaya çıktıklarından baÅŸlayarak yapanlar zaten vardır. Yaratıcı Güc’ün, beÅŸeri ve muhtemel benzerlerini yaratmaktaki hedefi sanıyorum beÅŸere tekamül edebilme yeteneÄŸinin kazandırılmasında aranmalıdır. BeÅŸer toprakla baÄŸlantısını kopartmaya baÅŸladığı andan itibaren hayatın anlamı deÄŸiÅŸmekte ve bu yaÅŸam tarzı devam ederse beÅŸerin kendi özünü tanımasına fırsat olmayacaktır. GeliÅŸen teknoloji sayesinde beÅŸer giderek ve farkında olmadan maddenin daha artan miktarlarda esiri olmaktadır. Halbuki beÅŸerin sonsuz yolculuÄŸunda özgürlük esastır. Vahiy kitapları beÅŸere kendisi ile ilgili gerçekleri anlatmakta ve onun kendi oluÅŸturduÄŸu putlardan ve zincirlerden kurtulmasının yolunu göstermektedir. BeÅŸer ancak özgür iradesi ile, vahiy kitaplarında belirtildiÄŸi gibi, beÅŸer için arzu edilen yolu bulup o yolda ilerleyebilir. Gelecekte eÄŸer saÄŸlıklı toplumlar oluÅŸturmak istiyorsak sanal deÄŸil gerçek dünyaya dönmeye baÅŸlamak belki de ilk adım olabilir. Buraya kadar anlatılanları özetlemek istersek beÅŸer teknolojik geliÅŸim için çaba harcamalı ama o teknolojinin esiri olmamalıdır. Bütün bunlar yapılırken, beÅŸer Toprak Anasını hiç unutmamalıdır.