Evrensel Din
Universal Religion
Kur’an (Alak-1) “Yaratan Rabbinin adıyla OKU.”
Sadece Muhammed’e verilen bir emir deÄŸildir. İnsanın da yaratan Rabbimizin adıyla okuması gereklidir. Okunacak olan nedir? Yalnız Kur’an’mı? Sanmam. Bütün yaratılış ve onun bir noktası bile olmayan insanın kendisi. Okuma nedir? Her birey okur veya okuduÄŸunu sanır. Her bireyin okudukları aynı bile olsa alacağı mesaj farklıdır. Bu farklılık bireyin okumadan önceki birikimine baÄŸlı görünse de, ana sebep belki de kiÅŸinin ne alması gerektiÄŸi gibi düÅŸünülebilir.
​
Burada sunulan çalışma Kur’an merkezlidir. Kur’an ayetlerinin bende yarattığı düÅŸünceleri paylaÅŸmak istedim. Senelerdir yaptığım çalışmada anladım ki ben henüz Kur’an’ı okuyamamışım. Kur’an’ı okuyabilen Kur’an’ı anlar. Her konuda olduÄŸu gibi, özellikle kiÅŸinin Kur’an’ı anlayabilmesi ise Rabbin izniyle gerçekleÅŸir. Kur’an sadece İlahiyatçıların konusu mu? Hayır. Her inanmış kiÅŸi bu kitapla ilgilenmelidir.
​
KiÅŸi, Kur’an’ı niçin okumalıdır? Çünkü Kur’an‘ın mesajı doÄŸrudan insanadır. Mesajı kiÅŸinin doÄŸrudan kaynaktan almasından daha doÄŸal ne olabilir? BeÅŸer araya niçin bir aracı sokar? Anlaşılması mümkün deÄŸildir. Çünkü Kur’an der ki: (Ayet Maide-48) “Sizden her biri için bir yol ve bir metod belirledik”. Yolcunun neye ihtiyacı olduÄŸunu kendisi de yolcu olan bir baÅŸkası nereden bilsin? Bu ayet inancın toplumsal deÄŸil, bireyselliÄŸinin altını çizmektedir.
​
Kur’an der ki: (Ayet Dûhân-58) “Biz o Kur’an’ı senin dilinle/senin diline kolaylaÅŸtırdık ki, düÅŸünüp öÄŸüt alabilsinler.” Kur’an’ın tebliÄŸ edildiÄŸi dil Arapça’dır. Çünkü Muhammed Arap toplumunun bir bireyidir. Arap toplumu ne kadar öÄŸüt almış, yorumu baÅŸkaları yapsın. Ana dili Arapça olmayan ne yapacak? Kur’an’ın ana dilindeki tercümesini okuması gerekir. BaÅŸka türlü, her hangi bir kiÅŸinin Kur’an’ı okuyarak, düÅŸünüp öÄŸüt alabilmesi mümkün deÄŸildir.
​
Var olan Kur’an tercümeleri zaman zaman farklılıklar gösterir ki bu da doÄŸaldır. Ana dili Arapça olan bir kiÅŸinin Kur’an’ı Arap dilinde okuması bile anlamasına yeterli olmayabilir. Çünkü Kur’an der ki: Ayet(Muhammed-24) “Peki bunlar, Kur’an’ın anlamını inceden inceye düÅŸünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri üzerinde kilitler mi var?” Demek ki Kur’an’ın anlaşılabilmesinde kalbimizin önemi büyük. Konuyla doÄŸrudan baÄŸlantılı iki ayrı ayeti de hatırlayalım:
​
Ayet (Casiye-20) “Bu Kur’an, insanların kalp gözlerini açacak ışıklardan oluÅŸur.”
Ayet (Vâkıa-79) “Ona arınmışlardan baÅŸkası dokunamaz.”
​
Açık olarak görülüyor ki Kur’an kalp gözü ile okunabilirmiÅŸ. Yazı dilinin Arapça, Türkçe v.s. olması fark etmez. Kur’an ayetlerinin anlamının aynı kiÅŸi için zamanla deÄŸiÅŸmesi ki, Kur’an okuyanlar bilirler, sanırım ayet (Casiye-20) ile açıklanabilir. Ayet(Vâkıa-79) da bahsedilen dokunma iÅŸlemi fiziksel bir dokunma olamaz. Bu ayet doÄŸru anlaşılmadığı için asırlarca beÅŸer abdest aldıktan sonra Kur’an okudu. Ayette bahsedilen dokunma iÅŸleminin Kur’an’ı anlamaya yönelik olduÄŸunu düÅŸünmeliyiz. Ancak bunun için de ruhsal arınma gerekli imiÅŸ. Ruhsal arınma sonsuzdur. Demek ki varlık arındıkça Kur’an’ı daha farklı, giderek gerçeÄŸe daha yakın anlamaya baÅŸlayacaktır. Yani insanlığın Kur’an’ı anlaması daha çok uzun zaman alacaktır.
​
Kur’an beÅŸerin tek ilâha, gönderilen elçi Muhammed’e ve diÄŸerlerine, Kur’an’a ve diÄŸer resullerin kitaplarına iman edilmesini emreder. Ancak her konuda olduÄŸu gibi iman konusunun da izne baÄŸlı olduÄŸu anlaşılıyor. Ayet (Yûnus-100): “Allah’ın izni olmadıkça hiçbir benlik iman edemez.” Burada bir çeliÅŸki mi söz konusudur? Sanmıyorum. Bu konu kiÅŸinin tekâmül plânı ile ilgilidir. Zamanı gelince iman edecektir. Bunun için tek bir hayat plânı yetmeyebilir. Dünya okulu zaten bunun için yaratılmış deÄŸil mi? Veya baÅŸka okullar…
​
Kur’an’ın anlaşılmasının zamanla mümkün olabileceÄŸine temas edilmiÅŸti. O çerçevede ÅŸu iki ayeti de inceleyelim: Ayet (Yâsin-70): “Diri olanı uyarsın ve inkârcılar üzerinde söz hakkı olsun diye indirilmiÅŸtir.”
​
Ayet(Hac-7): Ve saat mutlaka gelecektir. KuÅŸku yok onda. Ve Allah kabirlerdeki ÅŸuurlu varlıkları diriltecektir.”
Görülüyor ki Kur’an diri olanı ancak uyarabilir. Burada konu edilen dirilik ruhsal olandır. Yoksa herkes biyolojik olarak diridir. Ayet (Hac-7) ise sadece belli bir bilinç seviyesine ulaÅŸmış olanların verilen izinle ruhsal diriliÅŸlerinin saÄŸlanacağı anlatılmış. Bu iÅŸlemin asırlar boyunca sürdüÄŸünü söyleyebiliriz ki bu olay bireysel kıyametin kendisidir. Ayrıca toplumsal bir diriliÅŸ söz konusu olabilir ki, ilâhi plân gereÄŸi zamanı geldiÄŸinde gerçekleÅŸecektir.
​
Kur’an’da dikkati çeken bir konu ise Ben, Biz, O gibi üç farklı zamirin kullanılmış olmasıdır. Tevrat ve eklerinde ve İncil ve eklerinde bu ayrıntı yoktur. Ben terimi bâzan Cebrail’e ve bâzan da Alemlerin Rabbi’ne gider. O terimi hiçbir ÅŸekilde tanımlanamaz. Biz terimi ise İlâhi HiyerarÅŸi’de, en üst düzeyde kararların alındığı görevliler topluluÄŸuna (Kur’an’da ki adı “yüce Konsey”) ve daha alt düzeyde olan ve uygulamalarla ilgili kararları alan görevliler topluluÄŸuna gider diye düÅŸünebiliriz. (Ayet Sâd-69), (Ayet Meryem-64). Tevrat, İncil ve Kur’an’da bahsedilen yaratılış kavramı Ben ve Biz ile ilgilidir. Var etme, yaratma deÄŸildir. Yoktan var etme söz konusudur. Var etme, sadece O’na aittir. Yaratma konusunda ise Kur’an’ın bir ayetini hatırlamak yararlı olacaktır.
​
Kur’an (Saffât-125): “Ba’l’e yalvarıyor, yaratıcıların en güzelini bırakıyor musunuz?
​
Kur’an’da rastladığımız çok özel bir kavram ”Din Günüdür.” Din Günü çeÅŸitli yorumlarda ceza günü olarak açıklanmış. Kavramın çok daha farklı bir anlam ifade ettiÄŸini düÅŸünebiliriz. Ceza konusu zaten gerektiÄŸince açık olarak anlatılmış. Belki de Din Günü kavramı, acaba dünyamızda tek inanç sisteminin yerleÅŸeceÄŸi dönem olarak ele alınabilirse çeÅŸitli surelerde örtülü anlatımların gerçek anlamına biraz yaklaÅŸabiliriz diye düÅŸünüyorum.
​
Esas olarak yukarıda anlatılmaya çalışılan yaklaşımla, Kur’an surelerinden, iniÅŸ sırasına göre, kiÅŸisel hissedebildiklerimi takip eden sayfalarda paylaÅŸmaya çalıştım. Umarım yararlı olur. Kur’an’ın gerçeÄŸine yaklaÅŸan daha yararlı çalışmaların gelecekte görüleceÄŸine inancım tamdır. Çünkü aÅŸağıda verilen ayet bu konuda insana ışık tutacaktır:
Kur’an (Åžûra-51) Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla yahut perde arkasından konuÅŸur; yahut da bir resul gönderir de kendi izniyle dilediÄŸini vahyeder.
Vakte ve ÅŸekle baÄŸlı ritüeller ve günün ihtiyacına göre uygulamaya yönelik öneriler konularında, zaten ilgilileri uzun süredir çalışmaktadır. Bu çalışmada beÅŸerin ruhsal tekâmülüne iÅŸaret eden ve yol gösterdiÄŸi düÅŸünülen ayetler ele alınacaktır.
NOT: Bu çalışmada paylaşılan ayetler, YaÅŸar Nuri Öztürk’ün Kur’an tercümesinden aynen alınmıştır. Paylaşım, surelerle ilgili çalışma tamamlandıkça bölümler halinde sunulacaktır.
ALAK SURESİ
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla
​​
-
Yaratan Rabbinin adıyla oku.
-
İnsanı embriyodan/ilişip yapışan bir sudan/sevgi ve ilgiden yarattı.
-
Oku! Rabbin en büyük cömertliÄŸin sahibidir.
-
O’dur kalemle öÄŸreten.
-
İnsana bilmediÄŸini öÄŸretti.
-
İş sanıldığı gibi deÄŸil. İnsan gerçekten azar.
-
Kendisini her türlü ihtiyacın üstünde görmüÅŸtür.
-
Oysaki dönüÅŸ yalnız Rabbinedir.
-
Gördün mü o yasaklayanı,
-
Bir kulu namaz kılarken.
-
Gördün mü! Ya o iyilik ve doÄŸruluk üzere ise?!
-
Ya o takvayı emrediyorsa.
-
Gördün mü! Ya ÅŸu yalanlamış, sırt dönmüÅŸse.
-
Bilmedi mi ki Allah gerçekten görür!
-
İş, sandığı gibi deÄŸil. EÄŸer vazgeçmezse yemin olsun, o alnı mutlaka tutup sürteceÄŸiz.
-
O yalancı, o günahkâr alnı.
-
Hadi çağırsın meclisini/kurultayını!
-
Biz de çağıracağız zebanileri!
-
Sakın, sakın! Ona boyun eğme; secde et ve yaklaş.
​
Paylaşım:
​
Ayetler(1-5): Muhammed’e verilen bir emir gibi görünse de, tüm yaratılışa yöneliktir. BeÅŸerin sadece bedeninin yaratılışı, eril ve diÅŸil bedenler arasındaki bir alakadan oluÅŸur. Bu ayetlerde bahsedilen bu yaratılış olup, Muhammed’e bu yaratılışı saÄŸlayan Rabbinin adıyla okuması emredilmiÅŸ. Burada bahsedilen okuma sadece Kur’an ayetleri olmasa gerek. Yaratılışın tamamı olduÄŸunu düÅŸünebiliriz. Ayetler Yaratan Rabbin adıyla okumamızı öneriyor. BeÅŸer aslında her an yaratılışla temas halinde olup her an yaratılışı okuyor. Bu okumayı yaparken yaratanı anmasından daha doÄŸal ne olabilir? Ayetler, Yaratan’ın en büyük cömertliÄŸin sahibi olduÄŸunu anlatıyor. Yaratan’ın cömertliÄŸinin, dar anlamda, dünya okulunda bedenlenme ÅŸansı verilen beÅŸere yapılan maddi ve manevi yardımlara iÅŸaret ettiÄŸini düÅŸünebiliriz. BeÅŸer sadece bedenden ibaret deÄŸildir. Beden geçicidir, aslımız ise ruhumuzdur. Demek ki maddi yardım bedenimizi ilgilendirirken manevi yardım ise ruhumuza yöneliktir. Son iki ayet ise, O’nun beÅŸere bilmediÄŸini kalemle öÄŸrettiÄŸini anlatıyor. Kalem madde ortamına ait bir nesne olup sadece madde ortamında beÅŸerin eÄŸitiminde kullanıldığını söylemek mümkündür. Ruh ölümsüz olup sonsuza kadar eÄŸitimden geçirilecektir. Ruhun dünya dışı baÅŸka okullarda nasıl bir eÄŸitimden geçirileceÄŸini bilmiyoruz. DiÄŸer taraftan kalemi kullanan beÅŸerin kendisidir. Fakat kalemin ne yazacağını beÅŸerin kontrol ettiÄŸini sanmıyorum.
​
Ayetler (6-19): BeÅŸer, dünya okulunda yaÅŸarken kendi deÄŸerlerine ve limitlerine göre çeÅŸitli konularda her ÅŸeyi kendisinin düÅŸünüp, gereÄŸini yaptığını sanır. BaÅŸardığını ve hiçbir ÅŸeye ihtiyacı olmadığını düÅŸünür. Bu düÅŸünce ise onu azgınlığa yönlendirir. Kendisini her ÅŸeyin üstünde görmeye baÅŸlar. Ancak bütün bunlar sadece bir aldanıştan baÅŸka deÄŸildir. Dünya okulunda geçirilen süre ruhumuzun sonsuz hayatının çok küçük bir kısmıdır. Biyolojik ölüm sonunda ruhumuz madde kainatını terk eder. Her ruhun hemen Rabbine döndüÄŸünü sanmıyorum. O, hedef gösterilen bir dönüÅŸ olsa gerek. O dönüÅŸ için beÅŸerin çok uzun bir yolu tamamlaması gerektiÄŸini sanırım. Dünya okulunda ki yaÅŸam esnasında yapılan her davranış, söylenen her söz, hatta her düÅŸüncemiz kayıt altında olup hepsinin hesabını vermek zorundayız. Yapılan yanlışların hesabı hem bu dünya okulunda hem de biyolojik ölüm sonrası görülebilir. Ayetlerde görüldüÄŸü gibi cezalandırma iÅŸlevi BİZ görevlileri tarafından yerine getirilir. Son ayette Kâbe’de namaz kılarken kendisini engellemeye çalışan kiÅŸi ile ilgili olarak; Muhammed’e o kiÅŸiye boyun eÄŸmemesi emredilmiÅŸ. Aynı ayetin son kısmında ise Muhammed’e “secde et ve yaklaÅŸ” deniyor. Acaba yaklaşılan nedir, neresidir? Sanırım yaklaşılacak olan Yaratan’dır. Demek ki O’na yaklaÅŸabilmenin yolu secde etmek imiÅŸ. Muhammed’in bile O’na yaklaÅŸabilmek için secde etmesinin gerekli olduÄŸunu görüyoruz. Secde namaz esnasında yapılır. Kur’an’a inananlar asırlardır secde yaparlar. Acaba kaç tanesi Yaratan’a yaklaÅŸabildi? Cevap Kur’an bağımlısı toplumların durumunda görülebilir. Acaba bu ayette bahsedilen secde kalpte yapılan gerçek secde olmasın? Yani esas olan Muhammed’in secdesini yapabilmek gereklidir.
KALEM SURESİ
-
NÛN! Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına,
-
Ki sen, cin tasallutuna uğramış değilsin; Rabbinin nimeti sayesinde.
-
Senin için kesintisiz bir ödül var.
-
Ve gerçekten sen, çok büyük bir ahlak üzerindesin.
-
Yakında göreceksin, onlar da görecekler,
-
HanginizmiÅŸ fitneye tutulan, deliren!
-
Senin Rabbin, evet O’dur kendi yolundan kimin saptığını en iyi bilen. Ve O’dur kimin doÄŸruya ve güzele kılavuzlandığını en iyi bilen.
-
O halde yalanlayanlara itaat etme.
-
İstediler ki sen, alttan alıp gevÅŸek davranasın da onlar da yumuÅŸaklık göstersin.
-
Åžunların hiçbirini tanıma: Çok yemin eden, bayağı-alçak,
-
Alaycı/gammaz, koÄŸuculuk için dolaşıp duran,
-
Hayrı engelleyen, sınır tanımaz-saldırgan, günaha batmış,
-
Kaba/obur, bütün bunlardan sonra da soyu bozuk, kötülükle damgalı.
-
Mal ve oÄŸullar sahibi olmuÅŸ da ne olmuÅŸ?
-
Ayetlerimiz ona okunduÄŸunda ÅŸöyle der: “Daha öncekilerin masalları.”
-
Yakında biz onun hortumu üzerine damga basacağız7burnunu sürteceÄŸiz.
-
Biz onları, o bahçe sahiplerini belâlandırdığımız gibi belâlandırdık. Hani, onlar sabaha çıktıklarında, bahçeyi mutlaka kesip biçeceklerine yemin etmiÅŸlerdi.
-
Hiçbir istisna tanımıyorlardı.
-
Ama onlar uyumaktayken, Rabbinden gelen bir dolaşıcı bahçeyi dolaÅŸtı da,
-
O, simsiyah kesiliverdi.
-
Sabaha çıktıklarında birbirlerine seslendiler:
-
“Hadi, eÄŸer biçecekseniz ekininize erken gidin.”
-
Yola koyuldular. Aralarında fısıldaşıyorlardı:
-
“Hey! Bugün oraya bir yoksul girip yanınıza gelmesin.”
-
Sadece engellemeye, ÅŸiddete güçleri yeten kiÅŸiler olarak erkenden vardılar.
-
Fakat bahçeyi görünce: ”Yahu biz yanlış gelmiÅŸiz.” Dediler.
-
“Hayır, hayır. Biz mahrum edilenleriz.”
-
Ortanca/ılımlı olanı ÅŸöyle dedi: “Ben size söylemedim mi? Tespih etseydiniz ya!”
-
O zaman dediler ki: “Tespih ederiz seni, ey Rabbimiz. Gerçekten biz zalimler olduk.”
-
Bunun üzerine birbirlerini kınamaya baÅŸladılar.
-
“Yuh olsun bize dediler, biz gerçekten azgınlarmışız.”
-
“Umarız, Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir. Biz de her ÅŸeyimizle Rabbimize yöneliriz.”
-
İşte böyledir azap! Ahiretin azabı ise gerçekten çok daha büyüktür. Ah! Bir bilselerdi.
-
Takva sahipleri için, Rableri katında nimetlerle dolu cennetler vardır.
-
Biz, Müslümanları, suçlular/günahkârlar gibi yapar mıyız?
-
Neniz var sizin, nasıl hüküm veriyorsunuz?
-
Yoksa sizin bir kitabınız var da ondan ders mi görüyorsunuz?
-
Onda, keyfinize uyan her ÅŸeyi rahatça buluyorsunuz.
-
Yoksa sizin lehinize üzerimizde kıyamete kadar uzanacak yeminler mi var da siz ne hükmederseniz oluverecek!
-
Sor onlara. “Böyle bir ÅŸeye hangisi kefil?
-
Yoksa kendilerinin ortakları mı var? EÄŸer doÄŸru sözlü iseler; çağırıversinler ortaklarını!
-
Baldırın çıplak kalacağı, secdelere çaÄŸrılacakları gün, onu da yapamayacaklar.
-
Gözleri yere eÄŸilmiÅŸ, benliklerini zillet kaplamıştır. Onlar, sapasaÄŸlam oldukları zaman da secde etmeye çaÄŸrılıyorlardı.
-
Bu sözü yalanlayanla beni baÅŸbaÅŸa bırak. Onları, bilmedikleri yerden yakalayacağız.
-
Süre tanıyorum onlara. Tuzağım gerçekten zorludur benim.
-
Bir ücret mi istiyorsun kendilerinden de onlar, bir borç altında eziliyorlar!
-
Yoksa gayb yanlarında da onlar mı yazıyorlar?
-
Artık Rabbinin hüküm vermesi için sabret. Balığın dostu Yunus gibi olma! Hani o, hıçkırıktan boÄŸulur gibi yakarmıştı.
-
Eğer ona, Rabbinden bir nimet ulaşmasaydı, horlanmış bir halde cascavlak bir yere atılırdı.
-
Fakat Rabbi onu seçip yüceltti ve barışseverlerden yaptı.
-
O küfre sapanlar, Zikir’i iÅŸittiklerinde az kalsın gözleriyle seni devireceklerdi “Bu tam bir cinlidir” diyorlardı.
-
Oysaki o Zikir, alemler için bir öÄŸütten baÅŸka ÅŸey deÄŸildir.
Paylaşım:
​
Ayetler (1-9): Bu ayetler, Muhammed’in Kur’an tebliÄŸini inkar edip, Muhammed’i cin çarpmış bir mecnun gibi gösterenlere karşı ifadeler içerir. Birinci ayetteki ilk kelime NÛN, Arap alfabesindeki bir harfin adıdır ve ÅŸekil olarak eski dönemde içine mürekkep konan bir hokkaya benzer. Yakın zamana kadar kamıştan hazırlanan kalem hokkadaki mürekkebe dokundurulduktan sonra kağıt üzerine yazmak mümkündü. DüÅŸüncenin yazıya dönüÅŸtürülmesi o dönem için herhalde önemliydi. Bu iÅŸleme yemin edilerek, Muhammed’in bir mecnun olmadığı ifade edilmiÅŸ. Muhammed’in çok özel bir görevli olduÄŸu, onun davranışlarının tümü olan ahlâkının da yüksek olduÄŸu belirtilmiÅŸ. Her hareketin ve sözün, hatta düÅŸüncelerimizin de kayıt edildiÄŸini düÅŸünürsek, ilâhi sistem kimin doÄŸru yolda olduÄŸu, kimin eÄŸri yolda olduÄŸu bilgisine kesin olarak sahiptir. Muhammed’e, tebliÄŸini yalanlayanları hiçbir suretle dinlememesi önerilmiÅŸ.
​
Ayetler (10-16): Muhammed’e, çok yemin eden, gammaz, hayrı engelleyen, kaba, kötülüÄŸe batmış kiÅŸilerden uzak durması önerilmiÅŸ. Önerinin bütün insanlara zaman üstü bir öneri olduÄŸunu düÅŸünebiliriz. Bu özelliklere sahip ve o dönemde yaÅŸayan kiÅŸilerden birisi ki oÄŸulları ve malı varmış. Görülüyor ki kız çocuklarından söz edilmiyor. Bu yanlış davranış Arap toplumunun özelliklerinden bir tanesini yansıtıyor. OÄŸullar ve malın sahibine, özellikle o dönemde güç verdiÄŸini de anlıyoruz. Ancak o kiÅŸinin gücünü yitirmemek için Hakk’ı inkâr ettiÄŸini de hissediyoruz. Aynı kiÅŸinin yakında cezalandırılacağı da belirtilmiÅŸ. Burada Kur’an’ın mesajının, özünde, gücün sadece Yaratan’da olduÄŸu ve beÅŸerin sahip olduklarının, sadece O’nun izniyle mümkün olduÄŸu anlatılmış olmuyor mu? Asırlardır çeÅŸitli toplumlarda yaÅŸamış ve görünürde Hakk’ı kabul eden ve fakat bu davranışını toplumda güç elde etmek için kullanan zavallılar yaÅŸamıştır ve örnekleri günümüzde de görülebilir.
Ayetler (17-33): Önceki bölümde varlığı ile kibirlenen kiÅŸinin, önceki dönemlerde yaÅŸamış bir grup kibirli bahçe sahibi gibi cezalandırıldığına iÅŸaret edip o cezanın ne olduÄŸu açıklanmış: Bahçe sahipleri hasat zamanı gelince geceden sözleÅŸip, sabah hasat için bahçelerine gitmiÅŸler. Her ÅŸeyi kendilerinin kontrol edebildiÄŸini düÅŸünen bu zavallılar bahçelerine ulaÅŸtıklarında, bahçelerini tanınamaz halde bulmuÅŸlar. Çünkü gece vakti bahçenin gerçek sahibi gücünü yansıtmış. Bahçe sahipleri gördükleri karşısında gerekli dersi alıp Rablerine sığınmışlar. Bahçe sahipleri örneÄŸi dünya okulunda bir cezalandırılmaya sıradan bir örnektir. Ahirette ise azabın çok daha ÅŸiddetli olacağını son ayet ifade etmektedir.
​
Ayetler (34-35): Kötülüklerden sakınanların ahirette cennet denilen boyutlara eriÅŸecekleri ve inanmış kiÅŸilerin BİZ (sistem) tarafından korunduÄŸu ifade edilmiÅŸ. Korunmanın dünya okulunda olduÄŸunu düÅŸünebiliriz.
​
Ayetler (36-43): İlahi mesajı inkâr edenlerin inkârlarının dayanağı olup olmadığı ve inkârlarının bir ceza karşılığı olmadığına ait bir garantileri olup olmadığı soruluyor. “Baldırın çıplak kalacağı” deyimi, Arap toplumunda iÅŸlerin ciddileÅŸtiÄŸi bir duruma gönderme olarak kullanılan bir kavram olup, muhtemelen varlığın dünyadaki uygulamalarından sorgulanması olabilir. O sırada varlık gerçeÄŸin farkına varıp aÅŸağılanmış bir konumda olduÄŸunu anlar. Varlığın bu konumda secde etmesinin yani gerçeÄŸi kabul etmesinin bir önemi yoktur. Esas olan dünya yaÅŸamındaki davranışlarıdır.
​
Ayetler (44-52): Kur’an tebliÄŸini inkâr edenlerin Muhammed’e karşı davranışları, Tanrı elçisini bezdirmiÅŸ olabilir ki kendisine Yunus peygamber gibi ÅŸikâyetçi olmaması öneriliyor. Aynı çizgide devamla Rabbin merhameti sayesinde Yunus’un eziyetten kurtulup, yüceltildiÄŸi hatırlatılıyor.
​
Muhammed’in inkârcılardan, tebliÄŸine karşılık maddi bir beklenti içinde olmadığı belirtilerek, tebliÄŸi yapan melek inkarcıları kendisine bırakmasını, onlara cezanın geleceÄŸini, bunun için Rabbin hükmünün beklenmesi gerektiÄŸini Muhammed’e ifade etmiÅŸ. İnkârcıların, inkar ettikleri Kur’an’ın aslında âlemlere bir öÄŸütten baÅŸka bir ÅŸey olmadığı tekrar hatırlatılıyor.
MÜZZEMMİL SURESİ
-
Ey örtüsüne bürünen
-
Geceleyin kalk! Kısa bir süre hariç,
-
Gecenin yarısını ayakta ol yahut bundan biraz eksilt
-
Yahut buna biraz ekle. Ve Kur’an’ı ağır ağır düÅŸüne düÅŸüne oku.
-
DoÄŸrusu biz senin üzerine ağır bir söz bırakacağız.
-
Åžu bir gerçek ki, yeni bir oluÅŸa koyulmak üzere geceleyin kalkan, yer tutma bakımından daha güçlü, söz bakımından daha etkilidir.
-
KuÅŸkusuz, gündüz boyu senin için uzun bir dolaÅŸma/uzun bir uÄŸraÅŸ vardır.
-
Rabbini adını an ve tebettül et, tüm benliÄŸinle O’na yönel.
-
DoÄŸunun ve batının Rabbidir O. Tanrı yoktur O’ndan baÅŸka. O’nu vekil et.
-
Onların söylediklerine sabret. Ve güzelce ayrıl onlardan
-
Benimle, o nimete boğulmuş yalanlayıcıları baş başa bırak.
-
Bizim yanımızda bukağılar var, cehennem var.
-
BoÄŸazdan zor geçen bir yiyecek, korkunç bir azap var,
-
O günde ki yer ve daÄŸlar sarsılır ve daÄŸlar eriyip akan bir kum yığınına dönüÅŸür.
-
Biz size, üstünüze tanık olan bir resul gönderdik. Tıpkı Firavuna bir resul gönderdiÄŸimiz gibi.
-
Ama Firavun, resule isyan etti de biz onu korkunç bir tutuÅŸla tutuverdik.
-
EÄŸer küfrederseniz, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çeviren o günden nasıl korunacaksınız?
-
Gök bile o yüzden parçalanır. O’nun vaadi gerçekleÅŸmiÅŸtir.
-
Bu bir öÄŸüt verici, düÅŸündürücüdür. Dileyen, Rabbine doÄŸru, bir yol edinir.
-
Hiç kuÅŸkun olmasın, Rabbin senin durumunu biliyor. Gecenin üçte ikisinden daha azını, yarısını, üçte birini ayakta geçiriyorsun. Seninle beraber olanlardan bir grup da öyle. Allah, geceyi de gündüzü de bir ölçüye baÄŸlamıştır. Sizin onu kuÅŸatamayacağınızı bildi de size tövbe nasip etti. O halde Kur’an’dan kolay geleni okuyun. Sizden hastalar olacağını bildi. Bir kısmının yeryüzünde dolaşıp Allah’ın lütfundan bir ÅŸeyler isteyeceklerini, diÄŸer bir kısmının da Allah yolunda çarpışacaklarını bildi. O halde Kur’an’dan size kolay geleni okuyun. Namazı kılın. Zekâtı verin. Güzel bir ödünçle Allah’a ödünç verin. Öz benlikleriniz için önden gönderdiÄŸiniz iyiliÄŸin, Allah katında hayrını daha çok, ödülünü daha büyük olarak bulacaksınız. Allah’tan af dileyin. Hiç kuÅŸkusuz Allah çok affedici, çok esirgeyicidir.
​​
Paylaşım:
Ayetler (1-19): Öncelikle Muhammed’e hitap eden ayetler genel olarak bütün inanmışlara da yol gösterir. Muhammed’e gece vakti uykudan uyanıp Kur’an ile meÅŸgul olması yani Kur’an ayetlerini yavaÅŸ yavaÅŸ okuyup, ayetler üzerinde düÅŸünmesi önerilmiÅŸ. Kur’an’ı tebliÄŸ eden, Muhammed’in bile Kur’an ayetlerini ni istiyorsa, Kur’an bağımlısı her inanmışın benzer ÅŸekilde davranması gerekmez mi? Arapça, özellikle de yedinci asırda konuÅŸulan Arapça bilmeyen kiÅŸinin Kur’an’ı Arapça okuyup düÅŸünmesi mümkün müdür?
Muhammed’e, geceleyin uykudan kalkıp Kur’an’la meÅŸgul olmasının, elçilik görevini baÅŸarabilmesinin yolunu kolaylaÅŸtıracağı ÅŸeklinde açıklanmış. Dikkat edilirse bu öneri bir çalışmadır, emek gerektirir. Sevap kazanma ile ilgisi yoktur. Her iÅŸte olduÄŸu gibi emeksiz baÅŸarı olmaz. Dahası Rabbini anıp tüm benliÄŸi ile O’na yönelmesi önerilmiÅŸ. Bu öneri aslında bütün inanmışlara da yöneliktir.
Kur’an’ı tebliÄŸ eden melek, Muhammed’e inkârcıların sözlerine aldırmamasını önerirken kendisinin onlarla ilgileneceÄŸini ve inkârcıları çeÅŸitli cezaların beklediÄŸini belirtmiÅŸ. BaÅŸka bir elçiyi (Musa’yı) inkâr eden Firavun’un cezalandırılmış olması bir örnek olarak hatırlatılmış. Ayet (19) da ise, sıklıkla ifade edildiÄŸi gibi, Kur’an’ın bir öÄŸüt verici ve bir düÅŸündürücü olduÄŸu söylenerek; “isteyenin Rabbine doÄŸru bir yol edinebileceÄŸi” anlatılmış. Ancak kiÅŸinin istemesinin bile O’nun izni ile mümkün olduÄŸunu da unutmamalıyız.
Ayet (20): Surenin son ayetinin Medine’de indiÄŸi kabul edilmiÅŸtir. Çünkü ayette Allah yolunda savaÅŸanlar ve ticaretle uÄŸraÅŸanlardan söz edilir. O yüzden surenin başında; “gecenin önemli bir kısmının Kur’an’la ilgilenilmesi” emri ÅŸimdi hafifletilmiÅŸ ve “Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun” denmiÅŸtir. Bu ifadeler genellikle gece namaz kılınması ÅŸeklinde yorumlanmıştır. Bu esnada Allah’ın adı anılır. Halbuki namaz ritüeli yerine Kur’an’ı anlamak için okuyup düÅŸünmek daha arındırıcı olmaz mı? Özellikle de Arapça bilmeyenler için…Ayetin sonlarında zekâtı vermek emredilmiÅŸ iken ayrıca “ güzel bir ödünçle Allah’a ödünç vermemiz” önerilmiÅŸ. Bu söz Tanrısal zarafetin yüceliÄŸini göstermiyor mu? İnanmış bir varlığın sahibi olduÄŸu ÅŸey nedir? Nefesi bile ödünç iken!!! Zaten O’na ait olanı O’nun yolunda kullanmamız gerekmez mi?
MÜDDESİR SURESİ
-
Ey örtüsüne bürünen!
-
Kalk da uyar.
-
Rabbinin yüceliÄŸini duyur.
-
Temizle giysini.
-
Uzaklaştır kendinden pisliği.
-
Çok bularak baÅŸa kakma yaptığın iyiliÄŸi.
-
Ve yalnız Rabbin için dayanıklı kıl benliÄŸi.
-
O boruya üfürüldüÄŸünde,
-
İşte o gün çok zorlu, çok çetin bir gündür.
-
Küfre batmışlar için hiç de kolay deÄŸildir.
-
Benimle, yarattığım kişiyi baş başa bırak.
-
Hesapsız bir mal verdim ona.
-
Göz doyurucu oÄŸullar verdim.
-
AlabildiÄŸine imkânlar döÅŸedim onun için.
-
Tüm bunlardan sonra hırs ile daha da artırmamı istiyor.
-
Hayır, iÅŸ sanıldığı gibi deÄŸil. O bizim ayetlerimize karşı bir inatçı kesildi.
-
Ben onu dik bir yola süreceÄŸim.
-
Derin derin düÅŸündü o; ölçtü biçti.
-
Kahrolası nasıl bir ölçü kullandı!
-
Bir kez daha kahrolası nasıl bir ölçü kullandı?
-
Sonra baktı.
-
Sonra yüzünü buruÅŸturdu, kaÅŸlarını çattı.
-
Sonra arkasını döndü ve böbürlendi.
-
Åžöyle dedi: “Bu, rivayet edilerek gelen bir büyüden baÅŸka ÅŸey deÄŸil.”
-
“İnsan sözünden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸil bu.”
-
Onu Sekar’a fırlatacağım.
-
Bilir misin nedir Sekar?
-
Ortada bir ÅŸey bırakmaz, hiçbir ÅŸeyi görmezlik etmez o.
-
İnsan için tablolar/levhalar/ekranlar sunandır o.
-
Üzerinde ondokuz vardır onun.
-
Biz cehennem yaranını hep melekler yaptık Ve biz onların sayılarını da küfre saplananlar için bir imtihandan baÅŸka ÅŸey yapmadık. Ta ki, kendilerine kitap verilenler iyice ve apaçık bilsinler. İman etmiÅŸ olanların imanı artsın. Kendilerine kitap verilmiÅŸ olanlarla iman sahipleri kuÅŸkuya düÅŸmesin. Kalplerinde hastalık olanlarla küfre sapmış bulunanlar da; “Allah bununla neyi örneklendirmek istiyor” desinler. İşte böyle. Allah dilediÄŸini saptırır, dilediÄŸini doÄŸruya ve güzele kılavuzlar. Rabbinin ordularını ancak O bilir. Bu, insan için bir öÄŸüt verici ve düÅŸündürücüden baÅŸka ÅŸey deÄŸildir.
-
Hayır, sandıkları gibi deÄŸil. Andolsun Ay’a.
-
Andolsun geceye, sırtını döndüÄŸünde;
-
Andolsun sabaha, ağarıp ışıdığında,
-
Ki o gerçekten en büyüklerden biridir.
-
İnsan için bir uyarıcıdır.
-
Sizden, öne geçmek yahut arkaya kalmak/erken davranmak yahut gecikmek isteyen için.
-
Her benlik öz kazancının bir karşılılığıdır.
-
UÄŸur ve bereket yaranı müstesna.
-
Bahçelerdedirler. Birbirlerine soruyorlar,
-
Suçlular hakkında.
-
“Sizi Sekar’a sürükleyen nedir?”
-
Cevap verdiler: ”Namaz kılıp dua edenlerden deÄŸildik.”
-
“Yoksulu yedirip doyurmuyorduk.”
-
“BoÅŸ lakırdılara dalanlarla dalar giderdik.”
-
“Din gününü yalanlıyorduk.”
-
“Nihayet, tartışılmaz ve karşı çıkılmaz bilgi önümüze dikildi.”
-
Artık yarar saÄŸlamaz onlara ÅŸefaatçıların ÅŸefaati.
-
Ne oluyor onlara da öÄŸüt verip düÅŸündüren ÅŸeyden yüz çeviriyorlar?
-
SaÄŸa-sola kaçışan yaban eÅŸekleri gibidirler,
-
Arslandan ürkmüÅŸlerdir.
-
İçlerinden her kiÅŸi de istiyor ki, kendisine açılıp saçılmış sayfalar verilsin.
-
Hayır, öyle ÅŸey olmaz. DoÄŸrusu ÅŸu ki ahiretten korkmuyorlar.
-
Hayır iÅŸ sandıkları gibi deÄŸil. O bir öÄŸüt verici/bir düÅŸündürücüdür.
-
Dileyen düÅŸünür onu, öÄŸüt alır.
-
Ve onlar, Allah’ın dilediÄŸi dışında öÄŸüt alamazlar. Sakındırmaya ve affetmeye ehil olan O’dur.
Paylaşım:
​
Ayetler (1-7): Ayetler Muhammed’e yönelmiÅŸtir. İlk ayet uykudan kalk demek olabileceÄŸi gibi, beÅŸeri örtünden sıyrıl anlamına da gelebilir. Ancak o zaman toplumu uyarma görevini yerine getirebilirdi ki, takip eden ayetler aynı çizgide devam ediyor. Elbisenin temizlenmesi manevi kirlerden temizlenme yani arınmaya iÅŸaret ediyor diye düÅŸünebiliriz. Çünkü arınmadan uyarma görevinin yapılabileceÄŸini sanmıyorum.
Muhammed’e yaptığı iyilikleri baÅŸa kakmaması önerilmiÅŸ. İyilik, yaratılmışa yapılmıştır. Aslında iyilik Allah’a yapılan gerçek ibadet deÄŸil midir? Muhammed’in benzer hizmeti yapabilmesi için benliÄŸinin güçlü olması gerektiÄŸi kendisine hatırlatılmış. Sonuçta beden bize O’nun emaneti deÄŸil midir? Bütün bu ayetlerin sadece Muhammed’e deÄŸil, inanmışlara bir emir olduÄŸunu düÅŸünürüm.
​
Ayetler (8-15): Ayetler dünya okulunda kıyamet konusu ki özünde toplu uyanışa iÅŸaret ediyor. Uyanışla birlikte daha önce inanmayanlar gerçeklerle karşılaÅŸacaklar. O yüzden o dönem onlar için içlerine sindirebilmek, kabullenebilmek çok zor olsa gerek. Onların özellikle bazıları dünya nimetleri kendilerine bolca verilmiÅŸ kiÅŸilermiÅŸ.
Ayetler (16-30): Kur’an’ı inkâr edenlere yönelik ayetlerde, Kur’an’ı tebliÄŸ eden melek, inkârcıların hangi esasa dayanarak Kur’an’ın beÅŸer sözü olduÄŸuna karar verildiÄŸini soruyor. Bu sözlerin dayanaksız bir düÅŸünce mahsulü olduÄŸu ifade edilmiÅŸ. İnkârcıların eÄŸitim için cehenneme gönderileceÄŸi anlatılmış. Ayet (29) da bahsedilen ekran/tablo kelimeleri, muhtemelen biyolojik ölüm sonrası, ruha, dünya hayatında yapılan ve zaten kayıt altında olan yanlışların gösterilmesi olabilir. Son ayetteki ondokuz kelimesinin ise cehennem boyutunda görevli meleklere iÅŸaret ettiÄŸini düÅŸünebiliriz.
Ayetler (31): Cehennem aslında bir okuldur. Okuldaki görevli sayısı ise ayet(30) a göre 19 olup bu açıklama ile önceden kitap verilenlerin (Museviler ve İseviler) ve Kur’an bağımlılarının imanlarının artmasını saÄŸlayacağı ve inkârcılar için ise bir imtihan aracı olduÄŸu anlatılmış. DiÄŸer bir amaç inanmayanların konu hakkındaki ÅŸüphelerinin artmasına vesile olmasıdır. Devamla Allah’ın dilediÄŸi varlığı doÄŸru yoldan saptırıp, dilediÄŸini doÄŸruya ve güzele kılavuzlamasına iÅŸaret edilmiÅŸ. Burada bir adaletsizlik söz konusu olabilir mi? Sanmıyorum. Bu konu da bireyin tekâmülü içinde ele alınmalıdır. Allah âlemlerin Rabbi (eÄŸiticisi) ise ve rahmeti sonsuz ise her olan tekamüle yardımcı demektir. Ayet(4-79) Muhammed’e bile iyiliÄŸin Allah’tan, kötülüÄŸün ise kendi nefsinden olduÄŸunu hatırlatıyor. Ayrıca görünüÅŸe akıp hüküm vermemek doÄŸru olur. BeÅŸer için iyi ve kötü kavramları bu dünya okulu için geçerlidir. Olan her ÅŸey tekâmüle yardımcıdır.
Ayetler (32-37): Kur’an’ı tebliÄŸ eden melek, o günün toplumunda önemli kavramlara yemin ederek, cehennem boyutunun inkârcıların sandığı gibi deÄŸil, aksine çok önemli olduÄŸunu ve insanlar için bir uyarıcı olduÄŸunu vurgulamış. Uyarı, sonsuza uzanan yolda ileri gitmek veya geri kalmak konusundadır. İleri gitmek, tekâmül yolunda ilerlemek olarak düÅŸünülebilir.
Ayetler (38-47): Her varlık biyolojik ölüm sonunda gittiÄŸi ahirette, dünya hayatındaki davranışlarının karşılığına muhatap olur. Ayetlerde konu edilenler inkârcılardır. UÄŸur ve bereket yaranı ise doÄŸrudan cennete gidecekmiÅŸ. Cennettekilerin, Sekar’a gönderilenlere niçin orada oldukları sorusu, semboliktir ve sadece beÅŸere cehennem okuluna kimlerin gönderileceÄŸini farklı bir yöntemle açıklamaktadır. Son ayette ise beden kafesinden kurtulan ruhun gerçeklerle karşı karşıya kalışı anlatılmış.
Ayetler (48-56): Önceki ayetlerde çizilen tabloya devamla; cehennem boyutundaki eÄŸitime devam edilecektir. Bu konuda inkârcıların güvendikleri ÅŸefaatçılar ki kendi zanlarıdır, onlara yardım edemezler. Onlar gerçekler karşısında ÅŸaÅŸkındırlar. Ancak yapabilecekleri bir ÅŸey yoktur. Onlar gerçeklerden o kadar uzaktılar ki her biri kendilerine tebliÄŸ ile ilgili sayfaların verilmesini isterlermiÅŸ. Sistem bu ÅŸekilde çalışmaz. Daha önce de olduÄŸu gibi bir elçi uyarı görevini yapar. Kur’an’a göre, uyarıyı iÅŸitenlerden, ”dileyen düÅŸünür onu, öÄŸüt alır.” Son ayet ise Allah’ın dilemesi dışında kimsenin öÄŸüt alamayacağını anlatıyor. Burada yine adil olmayan bir resim mi görüyoruz? Hayır, her bireyin hayat plânı farklıdır. Plân uygulanır
FATİHA SURESİ
​
-
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
-
Hamd, âlemlerin Rabbi Allah’adır.
-
Rahman’dır, Rahim’dir O.
-
Din gününün Malik’i, sultanıdır O…
-
Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.
-
DosdoÄŸru giden yola ilet bizi…
-
Kendilerine nimet sunduklarının, üzerlerine gazap dökülmemiÅŸlerin, karanlık ve ÅŸaÅŸkınlığa saplanmamışların yoluna…
Paylaşım:
​
Ayetler (1-4): Surenin ilk dört ayeti, Muhammed’e Kur’an ayetlerini ileten meleÄŸin, inananlara Allah’ın yüceliÄŸini anlatmasıyla baÅŸlar. Allah’ın bütün yaratılmışa ölçüsüz merhametine iÅŸaret ederken, âlemlerin Rabbi, yani eÄŸiticisi olduÄŸu ifade ediliyor. Yani eÄŸitilen sadece beÅŸer deÄŸildir. EÄŸitimden ne anlıyoruz? Sadece beÅŸerin eÄŸitimi konusunda belki bir ÅŸeyler söylenebilir. Bunun için iki Kur’an ayetini hatırlayalım:
(Zâriyât-56) Ben, cinleri ve insanları sadece bana ibadet/kulluk etsinler diye yarattım.
(Tâhâ-50) Musa dedi: ”Rabbimiz her ÅŸeye yaratılışını lütfeden, sonra da yol-yordam gösteren kudrettir.
Ayetlerden beÅŸerin, sadece Allah’a kulluk etmek üzere yaratıldığını anlıyoruz. Yaratılışımız O’nun bir lütfu imiÅŸ. Burada lütuf kelimesini sadece bedenimizin yaratılışı olarak anlıyorum. Ayrıca ruhumuz var. Ruhumuz özümüzdür. Bedenimiz ise bir eÄŸitim yeri olan dünya okulundaki giysimizdir. Beden vasıta edilerek ruh eÄŸitilmektedir. Dünyada bedenlenen varlığa “yol-yordam göstermek”, varlığın eÄŸitiminin saÄŸlanacağına iÅŸaret eder. EÄŸitimin amacının yaratana kulluk etmekle baÄŸlantılı olduÄŸunu söyleyebiliriz. Åžekle ve vakte baÄŸlı ritüellerin esas amaç olmadığını ve fakat eÄŸitimin yardımcı araçları olduÄŸunu düÅŸünebiliriz. Kulluktan kastedilenin, varlığın yaratılış amacına uygun yaÅŸayarak tekâmülle gösterilen hedefe ulaÅŸması olduÄŸu söylenebilir. Kur’an’da beÅŸere gösterilen hedef ise “meleklerin Adem’e secde etmesi” sembolizmi içinde bulunabilir. (Kur’an A’raf-11)
“Din günü” çok özel bir kavramdır. Konu ile ilgili daha detaylı bir paylaşım bu çalışmanın da içinde yer aldığı “Evrenseldin.com” adresinde “Derlemeler” çalışması altında bulunabilir. Burada kısaca ifade edersek “Din günü”, Kur’an’da zaman zaman karşılaÅŸtığımız, “Allah’ın Dini” kavramının küresel ölçekte yerleÅŸeceÄŸi, yani tek inanç sisteminin kabul göreceÄŸi dönem olduÄŸunu düÅŸünmek isterim.
​
İlk dört ayette Yaratan’ın sınırsız gücüne ve yarattıklarına karşı merhametine dikkatimizi çeken melek “Hamd, alemlerin Rabbi Allah’adır” diyor. Hamd kelimesinin toplumumuzda ÅŸükür kelimesi ile eÅŸ anlamlı kullanıldığını görüyoruz. Åžükür kelimesinin beÅŸerin kendine ulaÅŸan nimetlere teÅŸekkürü anlamında kullanılması doÄŸrudur. Hamd kelimesinin ise, Kur’an’da, Yaratan’ın yüceliÄŸini kabul ve övgü anlamında kullanıldığını fark ederiz. O’nun yüceliÄŸini idrak eden yaratılmış varlıkların, O’nu hamd ile tespih etmesi gibi. Ayetler (Bakara-30; Râd-13 v.d.)
Ayetler(5-7): Bu ayetler ise beÅŸerin Âlemlerin Rabbi’ne yakarışıdır. Yalnız O’ndan yardım istenmesi, imanın özüdür. Böyle bir imana sahip olan baÅŸka hiçbir gücün önünde eÄŸilmez. Ne mutlu o kiÅŸiye. Yakarılan önemli bir konunun “dosdoÄŸru yola iletilmek” olduÄŸunu söyleyebiliriz. DosdoÄŸru yolun beÅŸeri, Kur’an’da gösterilen hedefine iletecek en kısa yol olduÄŸunu belirtebiliriz. Yollar çoktur. Fakat dosdoÄŸru yol beÅŸerin hedefine ulaÅŸmaya çalışırken vakit kaybetmemesini saÄŸlar diye düÅŸünebiliriz.
​
TEBBET SURESİ
1- Elleri kurusun Ebu Leheb’in; zaten kurudu ya.
2- Ne malı kurtardı onu ne de kazandığı.
3- Alevli bir ateşe yaslanacaktır o.
4- Karısı da öyle.
5- Odun hamalı olarak. Gerdanında bir ip olacaktır onun, en sağlam fitillisinden.
Paylaşım:
Ayetler (1-5): Bu surenin ayetleri, Muhammed’in Kur’an’ı tebliÄŸ etmesine düÅŸmanca tepki gösteren, amcası Ebu Leheb ve eÅŸi hakkındadır. Varlıklı ve güçlü olmaları bu ikilinin cezalandırılmalarına engel olmayacaktır.
TEKVİR SURESİ
1-GüneÅŸ büzülüp dürüldüÄŸünde,
2- Yıldızlar ışıklarını yitirdiğinde,
3- DaÄŸlar yürütüldüÄŸünde
4- O bakmaya kıyılmayan develer kendi hallerine bırakıldığında,
5- Vahşi hayvanlar bir araya toplandığında,
6- Denizler kaynatıldığında,
7- Benlikler çiftleÅŸtirildiÄŸinde,
8- O diri diri gömülen kız çocuÄŸuna sorulduÄŸunda,
9- Hangi günah yüzünden öldürüldü diye!
10- Sayfalar açılıp göz önüne konduÄŸunda,
11- GöÄŸün örtüsü soyulup indirildiÄŸinde,
12- Cehennem kızıştırıldığında,
13- Cennet yaklaştırıldığında,
14- Her benlik önceden ne hazırlamışsa bilmiÅŸ olacaktır.
15- Hayır iş onların sandığı gibi değil. Andolsun o sinip gizlenenlere,
16- Akıp akıp giderek yuvasına girenlere,
17- Beriye geldiÄŸi ve geriye döndüÄŸü zaman geceye,
18- Ve soluyarak açıldığı zaman sabaha,
19- Ki o, çok deÄŸerli bir elçinin sözüdür.
20- Çok güçlüdür o elçi. ArÅŸ sahibinin yanında saygındır.
21- İtaat edilir orada kendisine, emindir.
22- Ve arkadaşınız bir cin çarpmış deÄŸildir.
23- Andolsun ki o, onu apaçık ufukta gördü.
24- O gayb konusunda cimri deÄŸildir.
25- Ve o, kovulmuÅŸ ÅŸeytanın sözü deÄŸildir.
26- Hal böyle iken nereye gidiyorsunuz?
27- O, âlemlere bir öÄŸütten baÅŸka ÅŸey deÄŸildir.
28- İçinizden, dosdoÄŸru yürümek isteyen için.
29- Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz.
Paylaşım:
​
Ayetler(1-14): Kıyamet metaforu ile küresel uyanış tekrar edilmektedir. Örnek olarak güneÅŸin dürülmesi yani sönmesi ile dünyada hayat biter. Fakat ayetlere göre hayat devam ediyor. Ancak küresel uyanışın önemi mecâzi ifadelerle anlatılıyor. Ayet (11) de göÄŸün örtüsünün kaldırılmasını, beÅŸerin bazı gerçeklerle karşılaÅŸması gibi düÅŸünebiliriz. DiÄŸer taraftan ayet(10) da “sayfaların açılmasından” bahsedilmiÅŸ. Bu kavram her varlığın dünya hayatında yaptıkları ile yüz yüze gelmesini gösterir. Bu karşılaÅŸma zaten beÅŸerin her biyolojik ölümünde gerçekleÅŸir ve ona göre de varlık eÄŸitimine ya cennet, ya da cehennem boyutlarında devam eder. Ayet (7) deki benliklerin çiftleÅŸtirilmesi-eÅŸleÅŸtirilmesi- ifadesi de bu çerçeveye oturur; yani benzer davranış sergileyenlerin okullarının da aynı olacağı anlayışına uyumludur.
Ayetler(15-29): Bazı doÄŸa olaylarına yeminle baÅŸlayan ayetlerin, ArÅŸ’ın sahibi yanında deÄŸerli olan bir elçinin Muhammed’e ilettiÄŸi sözler olduÄŸu ve onları topluma ileten Muhammed’in bir cin tarafından çarpılmadığı anlatılmış. Muhammed’in o elçiyi gördüÄŸü de ifade edilmiÅŸ. Daha sonra gelen ayetlerdeki “o” zamiri hakkında yorumlar deÄŸiÅŸiktir. Kanımca “o” zamiri Kur’an’ı iÅŸaret eder. Gayb konusunda beÅŸere gerektiÄŸi kadar bilgi veren Kur’an’ın, sadece beÅŸere deÄŸil alemlere bir yol gösterici olduÄŸu anlatılmış. Demek ki sadece beÅŸer deÄŸil, bilmediÄŸimiz baÅŸka alemlerde de ruhsal tekamül etmesi gerekenler var. Ancak bu yol göstericilik sadece dosdoÄŸru yolda yürümek isteyenler için geçerliymiÅŸ. Bu ifade kiÅŸinin ruhsal tekâmülü ile baÄŸlantılıdır. Yeterli tekâmüle ulaÅŸmış olanlar ancak dosdoÄŸru yolu fark edip o yolda yürümek isteyeceklerdir. Son ayet ise beÅŸerin her türlü düÅŸünce ve eyleminin Allah’ın izni ile gerçekleÅŸtiÄŸini açıkça ifade ediyor.
A’L SURESİ
-
Rabbinin o yüce adını tespih et;
-
O ki yarattı düzene koydu,
-
O ki miktarını, ÅŸeklini belirledi, yolunu çizip aydınlattı.
-
O ki otlağı çıkardı,
-
Sonra da onu sellerin sürüklediÄŸi morarmış bir atık haline getirdi.
-
Seni okutacağız da artık unutmayacaksın.
-
Allah’ın dilediÄŸi müstesna. O, açıklananı da gizleneni de bilir.
-
Sana, en kolay olanı kolaylaştıracağız.
-
EÄŸer hatırlatmak yarar saÄŸlarsa hatırlat/ öÄŸüt ver.
-
İçine ürperti düÅŸen öÄŸüt alacaktır.
-
İçi kararmış bedbaht ise ondan kaçınacaktır.
-
En büyük ateÅŸe girer o.
-
Sonra orada ne ölür ne de hayat bulur.
-
BenliÄŸini arındıran/zekat veren, kurtuluÅŸa gerçekten ermiÅŸtir.
-
Rabbinin adını anmış, namaz kılıp dua etmiştir o.
-
Doğrusu şu ki, siz şu eğreti hayatı yeğliyorsunuz.
-
Oysaki sonraki hayat daha mutlu, daha kalıcıdır.
-
Bütün bu gerçekler ilk sayfalarda da elbette vardır.
-
İbrahim’in ve Musa’nın sayfalarında.
Paylaşım:
​
Ayetler (1-5): Yaratan ve yaratılışı düzene koyan ve yarattığının yürümesi gereken yolu belirleyip o yolu yürüyebilmesi için yolu aydınlatan, yarattığını gerektiÄŸinde yok etme gücüne sahip Allah’ın adını tespih etmesi Muhammed’e emredilmiÅŸ.
Ayetler (6-13): Muhammed’e hitap ile baÅŸlayan ayetler, Kur’an’ı Muhammed’e tebliÄŸ eden gücün Muhammed’i okutacağı (okuma-yazma deÄŸil), yani eÄŸiteceklerini ve böylece Muhammed’in –Allah’ın diledikleri dışında-öÄŸrendiklerini unutmayacağı ve bu eÄŸitimin kendisine kolaylaÅŸtırılacağı anlatılmış. Muhammed’den, öÄŸrendiklerini –eÄŸer faydalı olacağını düÅŸünürse- diÄŸer insanlara da iletmesi istenmiÅŸ. Görülüyor ki Muhammed sadece Kur’an’ı insanlara nakletmemiÅŸ, onun açıklamasını da kendisinin uygun göreceÄŸi kiÅŸilere herhalde onların anlayabileceÄŸi kadar yapmış olabilir. TebliÄŸden ve açıklamalardan belli kiÅŸiler-iman etmesine izin verilenler, yani arınmaya baÅŸlayanlar- öÄŸüt alıp gereÄŸini yapmaya çalışırlar. Henüz yeterli arınmaya sahip olmayanlar ise doÄŸal olarak Kur’an’dan kaçacaktır. Çünkü onlar Kur’an’ın önerdiÄŸi yolu benimseyemezler. Çünkü bu davranışı sergileyen kiÅŸiler için henüz uyanma zamanı gelmemiÅŸtir. Onlar yürüyen ölüden farksızdırlar.
Ayetler (14-19): BeÅŸerin dünya hayatındaki serüvenine gönderme yapan ayetler bazı gerçeklere de deÄŸiniyor. Kur’an’da “meleklerin Âdem’e secde etmesi” sembolizmi ile beÅŸere gösterilen hedefe ancak arınma ile varılabilir. Arınmanın ise sonsuz olduÄŸunu düÅŸünmeliyiz Çünkü beÅŸer sadece dünya yaÅŸamında arınma kavramına aÅŸinadır. Mânevi âlemlerde arınma için gereken nedir, beÅŸer aklımızla bilmiyoruz. Ancak dünya okulunda zekât veren, yani maddi ve mânevi zenginliÄŸini usulünce paylaÅŸan benliÄŸin arınmasının mümkün olabileceÄŸini anlıyoruz (Leyl Suresi-18). Arınan benliÄŸin “Rabbinin adını anıp dua ettiÄŸini”, ayet(A’lâ Suresi-15) belirtiyor. Arınma ve “Rabbinin adını anma” konuları, hangisi önceliklidir? İkisinin birbirini tetiklediÄŸini düÅŸünebiliriz. Yoksa “Rabbinin adını anıp dua eden milyarlarca benliÄŸin arınması gerekirdi”. Fakat gerçek o deÄŸildir. Her konuda olduÄŸu gibi arınma da O’nun izniyle olur (Nisa Suresi-49). Kur’an beÅŸerin dünya hayatını tercih ettiÄŸini - beÅŸeri gözlemler de bu yöndedir- ve fakat âhiret hayatının kalıcı olduÄŸunu anlatıyor. Devam ederek Kur’an, bu surenin son ayetinde, anlatılan bu gerçeklerin İbrahim ve Musa’nın sayfalarında da olduÄŸunu anlatıyor. Bu açıklama ilahi öÄŸretinin tek ve aynı kaynaktan olduÄŸunun bir delili deÄŸil midir?
LEYL SURESİ
​
-
Andolsun bürüyüp örttüÄŸü zaman geceye,
-
Ve parıldadığı zaman gündüze,
-
Andolsun erkeÄŸi de diÅŸiyi de yaratana,
-
Ki sizin emek ve gayretiniz mutlaka dağınık ve parça parçadır.
-
Kim verir ve sakınırsa,
-
Ve güzeli doÄŸrularsa,
-
Biz ona, en kolay olanı kolaylayacağız.
-
Ama kim cimriliÄŸe sapar ve kendisini tüm ihtiyaçların üstünde görür,
-
Ve güzelliÄŸi yalanlarsa,
-
Biz onu, en zor olana sevk edeceÄŸiz.
-
Aşağı yuvarlandığında malı onu kurtarmayacaktır.
-
DoÄŸruya ve güzele kılavuzlamak sadece bizim iÅŸimizdir.
-
Sonrası da öncesi de sadece bizimdir.
-
Ben sizi, köpürerek yanan bir ateÅŸe karşı uyardım.
-
Sadece karanlık ruhlu azgın girer ona.
-
Yalanlamış, sırtını dönmüÅŸtü o.
-
İyice sakınan da ondan uzak tutulur.
-
O ki, temizlenip arınsın diye malını verir.
-
O’nun katında hiç kimsenin, karşılığı verilecek bir nimeti yoktur/hiç kimsenin ona, karşılık olarak verilecek bir nimeti yoktur.
-
Yüceler yücesi Rabbinin yüzünü özleyip istemek için veren hariç.
-
Yakında mutlaka hoşnut olacaktır
Paylaşım:
​
Ayetler (1-11): Bazı doÄŸa olaylarına yeminle baÅŸlayan ayetler beÅŸerin emek ve gayretinin sürekli olmadığını belirtiyor. Burada bahsedilen emek ve gayret terimleri ile hayra yönelik çalışmalar kastedilmiÅŸ. Dünya yaÅŸamının beÅŸerden istekleri ve beÅŸerin gücü düÅŸünülürse beÅŸerin emek ve gayretinin kesikli olması anlaşılabilir. Zaten ayet bundan ÅŸikayetçi deÄŸil. Devamla, kötülükten sakınan ve sahip olduklarını (maddi-manevi) paylaÅŸan ve güzeli yani yaÅŸamdaki düzeni saÄŸlayan davranışları tasdik edip destekleyenin hayat yolunun kolaylaÅŸtırılacağı belirtilmiÅŸ. DiÄŸer taraftan kiÅŸi cimrilik yapıp, ayrıca kendisinde güç olduÄŸu sanısına kapılarak güzel davranışları ret ederse kendisini hayat yolunda zorlukların beklediÄŸi ve sahip olduÄŸu maddi varlığın onu kurtaramayacağı anlatılmış. Hayat yolunun hem bu dünya hayatı hem de biyolojik ölüm sonrası yaÅŸanan ahiret hayatı olduÄŸunu düÅŸünebiliriz.
Ayetler (12-16): Hangi inanç sistemi olursa olsun hedef beÅŸerin ruhsal tekamülü olup beÅŸerin eÄŸitimi için çeÅŸitli usuller kullanılabilir. Bunun için beÅŸerin doÄŸruya ve güzele kılavuzlanması iÅŸi eÄŸitim planını yapan gücün elindedir. AnlaşılabileceÄŸi gibi kılavuzluk vardır ve kitap ve elçiler vasıtasıyla bu iÅŸlem yürütülür. Ayet (13) te ise yaratılış olayının tamamının planlanması ve uygulamasının yaratıcı gücün elinde olduÄŸu güçlü bir ÅŸekilde ifade edilmiÅŸ. Devamında ise uyarıya sırtını dönenlerin karşılaÅŸacağı eÄŸitimin zorluÄŸu “yanan bir ateÅŸ” metaforu ile anlatılmış.
Ayetler (17-21): Kötü davranışlardan uzak olan ve arınmak için malını olmayanlarla paylaÅŸan kiÅŸiler ise azaptan uzak olacaklarmış. Bu kiÅŸilerin mallarını paylaşımı, her hangi bir borç karşılığı veya bir menfaat beklentisi ile deÄŸildir. Tek amaçları Yüceler Yücesi’nin hoÅŸnutluÄŸunu istemek olduÄŸundan onlar mutlaka hoÅŸnut edileceklermiÅŸ.
FECR SURESİ
​
-
Andolsun tan yerinin aÄŸarma vaktine,
-
On geceye,
-
Çifte ve teke,
-
Yola koyulduÄŸu zaman geceye.
-
Nasıl, bunlarda akıl sahibi için bir yemin var mı?
-
Görmedin mi ne yaptı Rabbin Âd kavmine?
-
Sütunlarla dolu İrem’e,
-
Ki beldeler içinde onun benzeri yaratılmamıştı.
-
Ve ne yaptı vadide kayaları oyan Semûd kavmine?
-
Ve kazıklar sahibi Firavun’a.
-
Bunlar ülkelerde azıp zulmetmiÅŸlerdi.
-
Ve oralarda bozgunu çoÄŸaltmışlardı.
-
Bu yüzden Rabbin, üzerlerine azap kamçısını yaÄŸdırıverdi.
-
Çünkü Rabbin tam gözetleme yerindedir/tam bir biçimde gözetlemektedir.
-
İnsan böyledir; Rabbi kendisini deneyip de ona cömert davranır, nimet yaÄŸdırırsa: “Rabbim bana ikramda bulundu.” der.
-
Ama Rabbi onu sıkıntıya uÄŸratıp rızkını ölçüye baÄŸlarsa: “Rabbim bana ihanet etti.” Der.
-
DoÄŸrusu ÅŸu ki, siz yetime ikramda bulunmuyorsunuz.
-
Yoksulun doyurulmasını teşvik etmiyorsunuz.
-
Mirası derleyip toplayıp yiyorsunuz.
-
Malı, devşirip depolatacak bir sevgiyle seviyorsunuz.
-
İş böyle gitmeyecektir. Yer birbirine çarpılıp dümdüz hale getirildiÄŸinde,
-
Rabbin gelip melekler saf saf dizildiÄŸinde,
-
O gün cehennem de getirilir. İşte o gün düÅŸünüp anlar insan. Ama düÅŸünüp hatırlamanın ona ne yararı var?
-
Der ki: “KeÅŸke ÅŸu hayatım için önceden bir ÅŸeyler gönderseydim.”
-
Ogün hiç kimse O’nun azabı gibi azap edemez.
-
Ve hiç kimse O’nun vurduÄŸu baÄŸ gibi baÄŸ vuramaz.
-
Ey sükuna kavuÅŸmuÅŸ benlik!
-
Dön Rabbine, razı etmiÅŸ ve razı edilmiÅŸ olarak.
-
Gir kullarımın arasına. Gir cennetime.
​
Ayetler (1-14): BeÅŸeri yeteneklerle varlığının farkına vardığımız bazı bulguların arkasındaki gerçeklerin ancak akıl sahipleri tarafından fark edilebileceÄŸini vurgulayan ayetler, geçmiÅŸte toplumları içinde bozgunculuk yapan egemenlerin nasıl yok edildiÄŸini bazı örneklerle hatırlatıyor. Örnekler Âd, SemÛd kavimleri, İrem yerleÅŸimi ve azaptan nasibini alan Firavun’dur. Çünkü sistem her olup biteni en ince detayına kadar kayıt altına alır ve sonuçlar ilgililerce deÄŸerlendirilip plan uyarınca gereken yapılır.
Ayetler (15-26): Ayetler iki bölümde incelenebilir. Önce insanın beÅŸeri zayıflığı hatırlatılırken, beÅŸerin hem varlık hem de yoklukla deneneceÄŸi ve her iki durumda tepkisinin arzu edilenin tersi olduÄŸu anlatılmış. BeÅŸeri zayıflıklar dünyada düzeni bozmaktadır. Bu geliÅŸme ise cezayı gerektirir. Unutmayalım ki ceza da eÄŸitimin bir vasıtasıdır. Ceza bu dünyada olabildiÄŸi gibi özellikle ahirette var olacaktır. ‘Rabbin ve meleklerin’ ve hatta cehennemin dünyaya geleceÄŸi ifadesini, cezanın önemine vurgu yapabilmek için baÅŸvurulmuÅŸ bir yol gibi düÅŸünebiliriz.
Ayetler (27-30): Dünya okulunda yaÅŸam bulanlardan bazıları ise, O’nun yardım ve izniyle, dengeye ulaÅŸmış, sonsuz tekâmül yolunda yürümektedir. Onlar nereden gelip nereye gittiklerini ve ne yaptıklarının farkına vardıklarından günlük olaylardan etkilenmezler ve o yüzden huzurludurlar. YaÅŸam tarzları ilahi âlemin istediÄŸine ters deÄŸildir, eksikleri olsa da. İşte bunlar bu tekâmül seviyesinde ancak “kul” olabilirler ve onların artık eÄŸitim için dünya okuluna dönmelerine gerek yoktur. Onları daha ileri seviyede eÄŸitim bekler. GörüldüÄŸü gibi “kul” olmak otomatik deÄŸildir. DiÄŸer taraftan tekâmül sonsuz olduÄŸu için eÄŸitimin cennet boyutlarında da devam edeceÄŸini söyleyebiliriz.
DUHA SURESİ
-
Andolsun kuÅŸluk vaktine,
-
Gelip oturduÄŸu vakit geceye ki,
-
Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da.
-
Sonrası senin için öncesinden elbette ki daha mutlu ve kutlu olacaktır.
-
Rabbin sana verecek de sen hoşnut olacaksın.
-
O seni bir yetim olarak bulup da barınağa kavuşturmadı mı?
-
Seni ÅŸaşırmış olarak bulup da kılavuzluÄŸunu üstlenmedi mi?
-
Seni aile geçindirme zorluÄŸu içinde bulup da zengin etmedi mi?
-
O halde, yetimi örseleme,
-
Yoksulu/dilenciyi azarlama.
-
Ve Rabbinin nimetini söz ve fiillerinle yerine getir.
Paylaşım:
Ayetler (1-11): Kur’an tebliÄŸinin ilk dönemlerinde bir aralık vahyin kesilmesi ile ilgili olan ayetlerde, bazı doÄŸa olaylarına yemin edilerek Muhammed’i, Rabbinin terk etmediÄŸi söylenirken, geçmiÅŸte Muhammed’e Rabbin yardımları hatırlatılmış. Muhammed’in sonunun başından çok daha iyi olacağı müjdesi verilirken, yetime iyi davranması ve “Rabbinin nimetini söz ve fiilleri ile yerine getirmesi” istenmiÅŸ. Bu surede Muhammed’e yönelmiÅŸ görünen ayetler aslında tüm inanmışlara bir mesajdır. Her varlık yaÅŸamında sıkıntılı dönemler ve arkasından rahatlamalar yaÅŸamıştır. Bütün bunlar beÅŸerin hayat planı ile ilgilidir. Sıkıntılı dönemi sabırla aÅŸan kiÅŸinin rahatlayınca ÅŸükretmesi arzu edilir. Ancak hedef daha da ilerisi olup Rabbine teÅŸekkürünü eylemle de ifade etmesi çok daha arzu edilir. Eylem teriminin açılımı dünyada barışın oluÅŸmasına yardımcı olabilmektir. Sıradan bir varlığın dünya barışını etkilemesi doÄŸrudan mümkün deÄŸildir. Ancak kiÅŸinin çevresi ile uyumlu yaÅŸaması ve güzel düÅŸünceler üretmesi yerinde bir hizmet olacaktır.
İNŞİRAH SURESİ
​
1. Açıp geniÅŸletmedik mi senin göÄŸsünü!
2. İndirmedik mi üzerinden ağır yükünü!
3. Ki o, belini çatlatmıştı senin.
4. Ve yüceltmedik mi senin ÅŸanını!
5. Demek ki zorluğun yanında bir kolaylık mutlaka var.
6. Zorluğun yanında bir kolaylık muhakkak var.
7. O halde, boşalır boşalmaz yeni bir işe koyulup yorul.
8. Ve yalnız Rabbine yönelip doÄŸrul.
​
Paylaşım:
​
Ayetler (1-8): Muhammed’le ilgili olan ayetlerde öncelikle Muhammed’in göÄŸsünün açılıp geniÅŸletilerek yükünün hafifletildiÄŸi anlatılmış. Muhammed’in göÄŸsünün açılıp geniÅŸletilmesi kendisine maddi bir müdahale yapılıp vahyi kolay alabilir duruma getirilmesi olabilir veya saÄŸlanan manevi yardımlarla tebliÄŸden dolayı göÄŸsünün daralmasının önlenmesi anlamına da gelebilir. Yol ne olursa olsun, Muhammed’e yapılan yardımla elçilik yükünü taşıyabilecek yetenek kazandırılmış. Bunun sonucu ise Muhammed’in ÅŸanının yücelmesi olmuÅŸ ki elçi de yardım almadan hiçbir ÅŸeye muktedir deÄŸildir.
Ayetler her zorluk sonunda bir nimetin saÄŸlanacağının altını çizerken “emeksiz nimet olamayacağı” deyiÅŸini bize hatırlatıyor. Devamla zorluÄŸun üstesinden gelince, Muhammed’in yeni bir iÅŸe sarılması önerilirken, Muhammed’in sadece “Rabbine yönelip doÄŸrulması” isteniyor. DoÄŸrulmak, maddi hatalardan uzaklaşıp temizlenmek ise, bu hedefe ulaÅŸabilmek için Muhammed’in Rabbine dönmesi gerekmiÅŸ. Elçiye yapılan öneriler diÄŸer taraftan inanmışlara da bir yol, hem de deÄŸiÅŸmez bir yol gösteriyor. “Muhammed’in Rabbine dönmesi”, dünyada her yönde O’nun yüzünü görmek deÄŸil midir? Bu yolu kiÅŸi kendisi mi bulacak, yoksa var olan kılavuz kitap Kur’an’a mı yönelecek? Cevap bellidir.
ASR SURESİ
​
1. Andolsun zamana/çaÄŸa/gündüzün iki ucuna/sabah namazına/ikindi vaktine/Asrısaadet’e ki,
2. İnsan, gerçekten tam bir hüsran içindedir.
3. İnanıp barışa yönelik iÅŸler yapanlar, birbirlerine hakkı önerenler, birbirlerine sabrı önerenler müstesnadır.
​
Paylaşım:
​
Ayetler(1-3): İlk iki ayette asra yemin edilerek insanın hüsran içinde olduÄŸu anlatılmış. Son ayete göre inanıp barışa yönelik iÅŸler yapanlar, birbirine hakkı ve sabrı önerenler, hüsran içinde deÄŸilmiÅŸ. Hüsran düÅŸ kırıklığı demektir. Bu anlatım biyolojik ölüm sonrası varlığın karşılaÅŸacaklarına bir göndermedir diye düÅŸünebiliriz. BeÅŸerin dünya yaÅŸamında elde ettiÄŸi maddi gücün biyolojik ölüm sonrası kendine hiçbir yararının olmayacağını anlaması varlığın düÅŸ kırıklığına uÄŸramasına sebep olacaktır. Ancak bu durum tekâmül gerçeÄŸine uygundur. Birinci ayette yemin edilen “asr” terimi her ne kadar deÄŸiÅŸik anlamlar ifade ediyorsa da kanaatimce “asr” terimi burada zamana iÅŸaret eder. Ayette belirtilen diÄŸer anlamlar deÄŸiÅŸebilir. Esas olan zamandır. Zaman terimi biz, dünya okulunda eÄŸitim ÅŸansı verilenler için dördüncü boyut olarak düÅŸünülebilir. Dünya yaÅŸamında beÅŸer için önemli bir kavramdır. Ancak farklı boyutlarda zaman terimi bizim tanıdığımızdan çok farklı olabilir ki iÅŸaretini Kur’an’da görüyoruz:
Kur’an (Meâric-4) Melekler ve Ruh, miktarı elli bin yıl olan bir günde yükselirler O’na.
ÂDİYÂT SURESİ
​
1. Andolsun soluyuÅŸlarıyla ses çıkararak koÅŸanlara/nefes nefese saldıranlara.
2. Çakıp çakıp ateÅŸ çıkaranlara,
3. Sabahleyin akın edenlere/baskın yapıp toprak fethedenlere,
4. Derken onunla toz duman çıkaranlara,
5. Derken onunla bir topluluğun ortasına dalanlara ki,
6. İnsan, Rabbine karşı gerçekten çok nankördür.
7. Ve kendisi de buna iyiden iyiye tanıktır.
8. O, mal ve servet arzusu yüzünden alabildiÄŸine katıdır.
9. Bilmez mi ki, o kabirler içindekiler dışarı fırlatıldığında,
10. GöÄŸüslerin içindekiler derlenip toparlandığında,
11. Hiç kuÅŸkusuz, o gün, Rableri onlardan iyice haberdar olacaktır.
Paylaşım:
​
Ayetler (1-11): Bazı doÄŸa olaylarına ve beÅŸerin dünyadaki yaÅŸam deneyimlerine yemin edilerek baÅŸlayan ayetler, beÅŸerin Yaratan’a karşı gerçekten bir nankör olduÄŸunu gerekçeleri ile sıralamış. BeÅŸer yeterli meziyete sahip olduÄŸu için yaptığı nankörlüÄŸün farkındadır. Fakat beÅŸer nefsinin isteÄŸine uyar ve önleyemediÄŸi servet kazanma ve daha da arttırma arzusu yüzünden çevresine katı davranır. Bu davranış ise pek çok yanlışı da beraberinde getirir. Ancak zamanı geldiÄŸinde ki o zaman; Kur’an’ın deÄŸiÅŸiyle “kabirlerin içindekilerin dışarı fırlatılması” ve “göÄŸüslerin içindekilerin derlenip toparlanması” olarak ifade edilmiÅŸ olup, “Kabir” kelimesi, biyolojik olarak canlı olan beÅŸerin bedenine ve “kabir içindekilerin dışarı fırlatılması” ruhsal uyanışa iÅŸaret eder ve “göÄŸüslerin içindekilerin derlenip toparlanması” ise yaptığı bütün fiillerin kiÅŸi tarafından farkına varılmasıdır diye düÅŸünebiliriz. Son ayet olayın önemine vurgu yapmak için “o gün Rabbin kiÅŸilerin davranışlarından iyice haberdar olacağı” anlatılmış. Aslında her davranışımız, her sözümüz ve hatta her düÅŸüncemiz kayıt altında olup İlahi Sistem her an her ÅŸeyin farkındadır.
KEVSER SURESİ
​
1. Hiç kuÅŸkusuz biz verdik sana Kevser’i/ iyilik, bereket, mutluluk güzellik ve aydınlığın tükenmezini.
2. O halde sen de Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.
3. Kuşkun olmasın ki ebter/soyu kesik, sana kin kusup dil uzatanın ta kendisidir.
Paylaşım:
Ayetler (1-3): Kevser terimi, Muhammed’e maddi ve manevi pek çok nimet verildiÄŸi anlamında kullanılmış. Burada doÄŸrudan BİZ tarafından nimetlerin saÄŸlandığı anlatılmış ki bu nimetler sonsuz (tükenmez) olmalıdır. Benzer ÅŸekilde beÅŸerin kazanımları da plan içinde ve izinledir. Verilen nimetlere karşı Muhammed’in, Rabbi için namaz kılıp kurban kesmesi istenmiÅŸ. Namaz terimi Arap dilinde yoktur ve Muhammed veya baÅŸkası niçin Rabbi için namaz kılsın? Namaz bir ritüeldir ve kiÅŸinin tekâmülüne yardımcı olabilecek bir araçtır. Yani kiÅŸi namazını kendisi için kılar. Bu çerçevede baÅŸka bir ayeti hatırlayalım:
Kur’an (93-11) “Ve Rabbinin nimetini söz ve fiillerinle yerine getir.” Diyor. Yani Muhammed’den beklenen Rabbini anması ve davranışları ile de toplumuna örnek olabilmesidir.
“Rabbin için kurban kes” sözü ise, özellikle Kur’an’ın tebliÄŸ döneminde putlara kurban kesildiÄŸini düÅŸünürsek, tek ilâh kavramının yerleÅŸmesine yönelik bir davranış olduÄŸunu düÅŸünebiliriz.
Son ayette, erkek çocuÄŸu olmadığı için Muhammed’e, Mekke müÅŸriklerinin soyu kesik demeleri kınanmış. Muhammed’in erkek çocuÄŸu olmaması belki de hayırlı olmuÅŸtur. Kayıtlara göre Musa ve İsa için durum aynıdır. Biyolojik babalık mı önemli, yoksa evrensel bir fikri iletip dünyada milyarlarca insan arasında yayılmasını saÄŸlamak mı önemli? Unutmayalım ki o milyarlarca insan evrensel fikrin iletimini saÄŸlayanın manevi evlatları olmazlar mı?
TEKÂSÜR SURESİ
1- Aldatıp oyaladı o çokluk yarışı sizleri,
2- Öyle ki ziyaret edip saydınız kabirleri.
3- Ama iÅŸ öyle deÄŸil; yakında bileceksiniz.
4- Hayır, hayır! İş öyle deÄŸil. Yakında bileceksiniz.
5- İş sizin bildiğiniz gibi değil! Ne olurdu şaşmaz ve aldatmaz bir bilgiyle bilseydiniz.
6- Yemin olsun, o cehennemi mutlaka göreceksiniz.
7- Yine yemin olsun, onu gözünüzle apaçık göreceksiniz.
8- Sonra o gün, nimetten kesinlikle sorguya çekileceksiniz.
Paylaşım:
Ayetler (1-8): Suredeki ayetler dünya okulunda yaÅŸam ÅŸansı verilen beÅŸerin maddeyi sevmesi ve sahip olduÄŸu maddenin miktarını arttırma ile kendini güvende sanması ve bu madde bağımlılığı sarmalı yüzünden gerçek bilgiden yoksun kalışını ve sonuçlarını özetler. Demek ki bilginin de gerçeÄŸi varmış. BeÅŸer bunu yaÅŸamında zaten fark edebilir. BeÅŸeri bilgi deÄŸiÅŸir. Ancak Allah’ın ilminden beÅŸere ikram edilenler deÄŸiÅŸmez. O yüzden gerçek bilgiye ulaÅŸmaya baÅŸlayan, örneÄŸin Kur’an’da bahsedilen cehennem unsurunu hissedebilir. Maddeyle oyalanan ise o yeteneÄŸe sahip deÄŸildir. Fakat toplu uyanış döneminde gerçekler o kiÅŸilere cehennemi yaÅŸatacaktır. BeÅŸer her biyolojik ölüm sonrası dünya yaÅŸamında kendisine saÄŸlanan nimetleri nasıl kullandığı konusunda hesaba çekilecekmiÅŸ. Bu resim, hesap görülmesidir ki buna göre varlığın ahiret hayatı ve eÄŸer dünya okuluna dönmesi gerekiyorsa uygun planlama yapılacaktır.
MÂÛN SURESİ
-
Gördün mü o, dini yalan sayanı?
-
İşte odur yetimi itip kakan;
-
Yoksulu doyurmayı özendirmez o.
-
Vay haline o namaz kılanların ki,
-
Namazlarından gaflet içindedir onlar.
-
Riyaya sapandır onlar/ gösteriÅŸ yaparlar.
-
Ve onlar, yardıma/zekâta/iyiliÄŸe engel olurlar.
​
Paylaşım:
​
Ayetler (1-7): Kur’an’ın Mekke’de tebliÄŸ edildiÄŸi dönemde, toplumdan bazı kiÅŸilerin yanlış davranışlarından bahseden ayetler ölüm sonrası ceza (din) konusunu inkâr edenlerin, insani davranışlardan da yoksun olduklarını anlatıyor. Yorumculara göre Arap toplumunda Kur’an tebliÄŸinden önce de namaz vardır. Ancak inkârcıların gereÄŸini yapmadıkları, riyaya saptıkları ve uyguladıkları namaz ritüelinin özünü kavramadıkları, dahası muhtaç olana yardımı engelledikleri ifade edilmiÅŸ. KiÅŸinin namazından gaflet içinde olması sadece onlara has deÄŸildir, geneldir ve her dönem için geçerli olabilir. Åžöyle ki ana dili Arapça olmayan veya Arap diline hâkim olmayanların namaz esnasında okudukları ayetlerin anlamını bilmeden namaz kılmaları ne derece anlamlıdır? DüÅŸünülmesi gerekir. Çünkü Kur’an namaz esnasında ne dediÄŸimizi bilmemiz gerektiÄŸini vurguluyor(Nisa suresi-43).
KÂFİRÛN SURESİ
-
De ki: “Ey nankör kafirler!”
-
Kulluk etmem sizin kulluk ettiÄŸinize.
-
Siz de ibadet etmezsiniz benim ibadet ettiÄŸime.
-
Kul değilim sizin taptığınıza,
-
Ve ibadet edenler deÄŸilsiniz benim ibadet ettiÄŸime.
-
Sizin dininiz size, benim dinim bana.”
​​
Paylaşım:
Ayetler (1-5): Kur’an’ın tebliÄŸ edildiÄŸi dönemde yaÅŸayan ve tebliÄŸi inkâr edenlere, verilen emire göre, Muhammed’in sözlerini görüyoruz. İnkârcılar atalarından öÄŸrendiklerini tekrar etmekte iken Muhammed tek ilah odaklı mesajı iletiyor. Kur’an’ın önerdiÄŸi hac, kurban gibi ritüeller Arap toplumunda önceden bilinen ve uygulanmakta ise de fark iÅŸin özündedir. Kur’an tek ilah odaklıdır. O yüzden Muhammed son ayette konuyu özetlemiÅŸ ve herkesin dininin kendine ait olduÄŸunu vurgulamış. Bu ayet inancın bireyselliÄŸinin Kur’an’la ifadesidir. Umarım ilgililer de bunun farkına varır ve gereÄŸini yaparlar. Surenin birinci ayeti inkârcıları nankörler olarak adlandırmış. BeÅŸerin insan olması yolunda her türlü yardım yapılmış iken her ÅŸeyi göz ardı etmek her halde nankörlüktür.
FÎL SURESİ
​
-
Görmedin mi ne yaptı Rabbin fîl yâranına.
-
Tuzaklarını boÅŸa çıkarmadı mı onların?
-
Gönderdi üzerlerine sürüler halinde kuÅŸ,
-
Atıyorlardı onlara kurumuÅŸ çamurdan damgalı taÅŸ.
-
Nihayet onları yenik ekin yaprağına çevirdi
Paylaşım:
​Ayetler (1-5): Sure, Muhammed’in doÄŸumundan önce olmuÅŸ bir olayı hatırlatmaktadır. O dönemde günümüz Yemen bölgesinde yaÅŸayan İncil bağımlısı bir toplumla, puta tapan ve Mekke’de yaÅŸayan ve Kâbe’yi hac için ziyaret edenlerden ekonomik yarar saÄŸlayan Mekke halkı arasında menfaate dayanan anlaÅŸmazlık sonucu çıkan bir çatışma olmuÅŸ. Yemen toplumu Kâbe’yi yıkmak üzere Mekke’yi kuÅŸatmış. Ancak yukarıdaki ayetlerden anlaşıldığına göre bir kuÅŸ topluluÄŸunun (ebabil kuÅŸları) küçük taÅŸları yüksekten bırakması ile askerler olumsuz etkilenirler. Rivayete göre asker arasında çiçek hastalığı yayılır. Güçsüz düÅŸen ordu geri çekilir ve büyük kayıplarla Yemen’e geri döner.
FELAK SURESİ
-
Deki:” Yarılan karanlıktan çıkan sabahın Rabbine/yarılışlardan fışkıran oluÅŸun Rabbine sığınırım.
-
Yarattıklarının şerrinden
-
ÇöktüÄŸü zaman karanlığın/gelip çattığı zaman göz perdelenmesinin/tutulduÄŸu zaman ayın/battığı zaman güneÅŸin/taÅŸtığı zaman ÅŸehvetin/soktuÄŸu zaman yılanın/ümit kırdığı zaman musibetin ÅŸerrinden.
-
DüÄŸümlere üfleyip tüküren üfürükçülerin ÅŸerrinden.
-
Kıskandığı zaman hasetçinin ÅŸerrinden…”
Paylaşım:
​
Ayetler (1-5): Felak suresi Muhammed’e önerilen bir duadır. Her inanmış kiÅŸi için de uygundur. Dua özünde her türlü beÅŸeri kaynaklı fenalıktan korunabilmek için Yaratan’dan yardım istenmesi gerektiÄŸini belirtiyor. Bu görünüÅŸüyle, İslam düÅŸüncesinin temeli olan tek ilah fikrini vurguluyor.
NÂS SURESİ
-
De ki: “İnsanların Rabbine sığınırım.
-
İnsanların yöneticisine, yönlendiricisine,
-
İnsanların ilahına.
-
Kıvrılıp kıvrılıp saklanan, sinip sinip gizlenen vesvesenin/ o sinsi, o aldatıcı şeytanın şerrinden,
-
İnsanların göÄŸüslerine kuÅŸkular, kuruntular sokar o;
-
Cinlerden de olur, insanlardan da.”
Paylaşım:
​
Ayetler (1-6): Felak suresi gibi bu sure de Muhammed’e, genel olarak tüm inanmışlara önerilen bir duadır. Toplum hayatında kiÅŸiyi delilsiz ÅŸüpheye düÅŸüren cin ve insan ÅŸeytanların varlığı kiÅŸiyi yanlışlar yapmaya zorlar. Bu olay asılsız bir hüküm olup vesvese olarak adlandırılmış. Delilsiz ÅŸüphe en azından kiÅŸinin kurdu olur. Ayrıca ciddi sonuçları olan yanlış davranışlar sergileyebilir. KurtuluÅŸ ise yöneten ve yönlendiren tek ilaha güvenmek ve ondan yardım istemektir. Bahsedilen cin ve insan ÅŸeytanları vasıta olmasa bile kiÅŸinin kendi nefsi de o kiÅŸinin ÅŸeytanı olabilir. GördüÄŸü veya duyduÄŸu bir konu, kiÅŸi de vesveseye sebep olabilir. Kaynak ne olursa olsun kiÅŸinin uyanık olması ve sabırla hareket etmesi doÄŸru bir davranıştır. Unutmayalım ki kiÅŸiyi vesveseye sevk eden geliÅŸim, kaynağı ne olursa osun, o kiÅŸinin denenmesi için planlanıp uygulamaya konmuÅŸ olabilir.
İHLÂS SURESİ
-
De ki: “O, Allah’tır; Ahad’dır, tekdir
-
Allah’tır; Samed’dir/tüm ihtiyaçların, niyetlerin, övgülerin, yakarışların yöneldiÄŸi tek kuvvettir.
-
Ne doÄŸurmuÅŸtur O, ne doÄŸurulmuÅŸtur.
-
Hiç kimse O’nun dengi ve benzeri olmamıştır, olamaz.”
Paylaşım:
​
Ayetler (1-4): İncil bağımlılarının İsa’ya yönelik ‘Tanrı oÄŸlu’ tanımına tepki olarak Muhammed’in iletmesi istenen ayetler, aslında tek ilah konusunu en güçlü ÅŸekilde ve en kısa olarak açıklarken, surede “O” zamiri geçmektedir. Bu ayetlerde “O” zamirinin, önce yokluÄŸu ve daha sonra yokluktan, yaratılış için gerekli olan cevherleri var eden güce gittiÄŸini düÅŸünürüm. O gücün var olmak için baÅŸka bir güce ihtiyacı olamaz ve beÅŸer olarak düÅŸünebileceÄŸimiz, maddi ve manevi, her kavramın yaratılışını arzu eden de O’dur. Tercümelerde ve tefsirlerde O’nun ‘ahad’ oluÅŸu ‘tek oluÅŸu’ gibi ifade edilmiÅŸ. O, teklikle bile sınırlanamaz. Samed kelimesi her ihtiyacın üzerinde oluÅŸ olarak ifade edilmiÅŸ. Böyle bir açıklamanın gereksiz olduÄŸunu düÅŸünürüm. Demek ki o dönemdeki Arap toplumunun ihtiyacı varmış. Son ayet ise beÅŸerin yaratılışına yönelik, topluma kabul ettirilmiÅŸ, düÅŸüncenin yanlış olduÄŸunu göstermiyor mu?
NECM SURESİ
-
Andolsun inip çıktığı zaman aya/fışkırıp çıktığı zaman çimene/süzülüp aktığı zaman Ülker yıldızına/aÅŸağı indiÄŸi zaman o parçalar halinde ağır ağır gelene,
-
Ki arkadaşınız ne saptı ne de azdı.
-
O; kuruntudan, keyfinden konuÅŸmuyor.
-
İndirilmiş bir vahiyden başkası değildir o.
-
Kuvvetleri çok müthiÅŸ olan belletip öÄŸretti onu ona.
-
Akıl, güzellik ve güç sahibidir. DoÄŸrulup dikildi.
-
En yüksek ufuktadır o.
-
Sonra iyice yaklaştı ve sarktı,
-
İki yayın beraberliği gibi, belki ondan da yakındı.
-
Böylece vahyetti kuluna vahyettiÄŸini.
-
Kalp yalanlamadı gördüÄŸünü.
-
Onun gördüÄŸü ÅŸey hakkında kuÅŸkuya düÅŸüp onunla çekiÅŸiyor musunuz?
-
Andolsun ki onu bir baÅŸka iniÅŸte de görmüÅŸtü.
-
Son sınır aÄŸacı, Sidretül Münteha yanında.
-
O aÄŸacın yanındadır sığınılacak bahçe.
-
O vakit sarıyordu Sidre’yi kuÅŸatıp saran.
-
Göz ne kayıp ÅŸaÅŸtı ne azıp haddi aÅŸtı.
-
Andolsun ki Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.
-
Gördünüz mü Uzza’yı, Lât’ı
-
Ve ötekini, üçüncüsü olan Menât’ı.
-
Erkek size, dişi Allaha mı?
-
İşte bu, insafsız bir bölüÅŸtürme.
-
Bunlar, sizin ve atalarınızın takdığı isimlerden başka şeyler değildir. Onlar hakkında Allah bir kanıt indirmemiştir. Onlar, sadece sanıya, bir de nefislerin hoşlandığı şeylere uyuyorlar. Andolsun, onlara hidayet gelmiştir.
-
İnsan için, her özleyip hayal ettiÄŸi var mı acaba?
-
Sonrası da öncesi de/ahiret te dünya da Allah’ındır.
-
Göklerde nice melekler var ki, ÅŸefaatları hiçbir iÅŸe yaramaz. Allah’ın dilediÄŸi ve hoÅŸnut olduÄŸu kimse için izin vermesinden sonra ki durum müstesna.
-
O ahirete inanmayanlar, meleklere mutlaka dişilerin adlarını takarlar.
-
Onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Yalnızca sanıya uyuyorlar. Sanı ise haktan hiçbir ÅŸey kazandırmaz.
-
Bizim Zikrimiz’den/Kur’an’dan yüz çeviren ve iÄŸreti dünya hayatından baÅŸka bir ÅŸey istemeyen kimseden, sen de yüz çevir.
-
Onların, ilimden ulaÅŸacakları ÅŸey iÅŸte budur. KuÅŸkusuz, yolundan sapmış olanı Rabbin çok iyi bilir. Hidayet üzere yürüyeni de en iyi O bilir.
-
Göklerde ne var yerde ne varsa Allah’ındır. Bu, Allah’ın; yaptıklarıyla kötülük sergileyenleri cezalandırması, güzel davranıp güzel düÅŸünenleri de ödüllendirmesi içindir.
-
O güzellik sergileyenler, günahın büyüklerinden ve iÄŸrençliklerinden çekinip kaçınırlar. Bazı küçük sürçmeler hariç. Hiç kuÅŸkusuz, senin Rabbin affı geniÅŸ olandır. Sizi en iyi bilen O’dur: Hem sizi topraktan oluÅŸturduÄŸu zaman hem de annelerinizin karınlarında ceninler halinde bulunduÄŸunuz zaman. O halde nefislerinizi temize çıkarmayın. Korunanın kim olduÄŸunu O daha iyi bilir.
-
O yüz geri döneni gördün mü?
-
Azıcık verdi, sonra inatla sıkıca tuttu.
-
Gaybın bilgisi onun yanında da o mu görüyor?
-
Yoksa haber verilmedi mi ona, Musa’nın sayfalarındakiler?
-
Ve o çok vefalı İbrahim’in sayfalarındakiler…
-
Gerçek ÅŸu ki, hiçbir günahkâr bir baÅŸka günahkârın yükünü sırtlamaz.
-
Gerçek ÅŸu ki, insan için çalışıp didindiÄŸinden baÅŸkası yoktur.
-
Ve onun çalışıp didinmesi yakında görülecektir.
-
Sonra karşılığı kendisine hiç eksiksiz verilecektir.
-
Hiç kuÅŸkusuz, son varış Rabbinedir.
-
Hiç kuÅŸkusuz, güldüren de O’dur, aÄŸlatan da…
-
Hiç kuÅŸkusuz, Öldüren de O’dur, dirilten de.
-
Hiç kuÅŸkusuz, iki çifti, erkeÄŸi ve diÅŸiyi yaratan O’dur.
-
Meni halinde atıldığı zaman bir spermden…
-
Hiç kuÅŸkusuz, o ikinci oluÅŸum da O’nun iÅŸidir.
-
Hiç kuÅŸkusuz, zenginlik veren de O’dur, nimete boÄŸan da…
-
Hiç kuÅŸkusuz, Åži’ra yıldızının/ÅŸuurlanmanın Rabbi de O’dur.
-
Hiç kuÅŸkusuz, daha önceden gelmiÅŸ olan Âd’ı helak etti.
-
Semûd’u da. Böylece geriye bir ÅŸey bırakmadı.
-
Daha önce de Nuh kavmini. Çünkü onlar, evet onlar zulmettiler, azdılar.
-
Altı üstüne geçmiÅŸ kentleri de yere geçirdi O.
-
Sarıp doladı onlara, sarıp doladığını.
-
Peki, Rabbinin nimetlerinden hangisinde kuÅŸkuya düÅŸüyorsun?
-
Bu da ilk uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır.
-
Yaklaşmakta/yaklaşacak olan yaklaştı.
-
Onu Allah’tan baÅŸka kaldıracak/uzaklaÅŸtıracak yok.
-
Åžimdi siz bu sözden mi hayrete düÅŸüyorsunuz?
-
Gülüyorsunuz, aÄŸlamıyorsunuz.
-
Ve siz, kibirlenip kafa tutarak sersemce somurtuyorsunuz.
-
Artık Allah için secdeye kapanın, O’na kulluk/ibadet edin.
Paylaşım​:
​
Ayetler (1-18): Muhammed’in, Cebrail adlı melekten vahiy alışı ile ilgili ayetler hakkında farklı yorumlar var. Ayet (49) da Åži’ra yıldızına gönderme yapıldığını düÅŸünürsek; Åži’ra yıldızına yemin edilerek ifade ediliyor ki, Muhammed’in konuÅŸmaları kendisine indirilmiÅŸ vahiyden (söz) baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. Vahyi Muhammed’e belleten Cebrail’dir ki o çok yüce bir melektir. Onun makamı yüksektir. Muhammed’e vahyi vermesi ikisinin çok yakın olması esnasında meydana gelir. Cebrail hakim durumda olduÄŸu için Muhammed hakkında Cebrail’in kulu terimi kullanılmış. Ayetler Muhammed’in yaptığı bazı astral seyahatlerde Rabbin en büyük ayetlerinden (iÅŸaretlerinden) bazıları kendisine gösterilmiÅŸ. Bu olay kalp gözü ile görmedir. Muhammed’in seyahatlerinden birinde, dönüÅŸü sırasında son sınır aÄŸacı yanında Cebrail’i gördüÄŸü belirtilmiÅŸ. Son sınır aÄŸacı (Sidretül Münteha) konusunda rivayetler çeÅŸitli. Madde kâinatının sonu mu acaba diye düÅŸünüyorum.
Ayetler (19-23): Kur’an’ın Muhammed tarafından tebliÄŸ edildiÄŸi dönemde, Arap toplumunun taptığı putların sadece kendilerinin ve atalarının zannına dayandığı ve putların adlarının da kendileri tarafından verildiÄŸini anlatan ayetler, o dönemde Arap toplumunun inancının mesnedsiz olduÄŸu ifade edilmiÅŸ. Ayetler devamında o dönemde doÄŸru yolu gösteren bir kılavuzun (Kur’an) geldiÄŸini söylüyor.
Ayetler (24-30): BeÅŸer her istediÄŸine sahip olabileceÄŸini sanır. Bunun için gerekli çabayı da, meÅŸru veya meÅŸru olmayan, gösterebilir. Sonuç istediÄŸi gibi olabilir veya olmayabilir. Her ÅŸeyin sahibi ve her olayın kontrolü O’ndadır. Sonuç olumlu ise kiÅŸi kendi baÅŸardığını sanır. Sonuç olumsuz ise suçlu arar. Ancak neyin kendisi için hayırlı olduÄŸunu bilemez. KiÅŸinin tekâmül plânı ne ise olan ona uygundur. Kur’an’ın tebliÄŸ döneminde yaÅŸayan Arap toplumu Allah’a inanırlar ancak Kâbe’de ki putlardan ÅŸefaat (Allah’a aracılık yapılması) arzu edilirmiÅŸ. O putların temsil ettikleri; Lât, Uzza ve Menât beÅŸer sanısı olup hiçbir güçleri olamaz. Halbuki İlâhi Alem’de görevli ve çok güçlü melekler bile, izin verilmesi hariç, ÅŸefaat edemezlermiÅŸ.
​
Kur’an’a göre o dönemde ahirete inanmayanların, melekleri diÅŸi olarak düÅŸünmesi sadece sanıya dayanıyormuÅŸ. Sanı ile hareket edenlerin haktan(gerçeklerden) hiçbir ÅŸey öÄŸrenemeyeceÄŸini gene Kur’an ifade ediyor ki bu gerçek günümüz için de geçerlidir. Çünkü doÄŸru yolda olanı ve yoldan sapmış olanı en iyi O’nun bildiÄŸi ifadesi zaten her ÅŸeyin kayıt altında olması ile açıklanabilir. Ahirete inanmayanların yapabildikleri ÅŸey geçici dünya hayatı ile ilgilidir. Onların ulaÅŸabildikleri tek bilgi budur. Muhammed’e böyle insanlardan uzak durması önerilmiÅŸ.
Ayetler (31-41): Tüm yaratılmış O’nun eseridir ve O’nundur. Her ÅŸey O’nun kontrolü altındadır. Kural bellidir. Her varlık yaptığının karşılığını alır; ceza veya ödül olarak. Varlık dünyada bedenlenmeye baÅŸladığı andan ve hatta daha öncesinden her ÅŸeyiyle kayıt altındadır. Dünyadaki plânı da zaten ona göre yenilenir.
Ayetler (33,34,35), malından bir miktar veren kiÅŸiyle ilgili olup detayları farklı kiÅŸilerce deÄŸiÅŸik yorumlanmıştır. İnanmak üzere iken, tesirle tekrar küfre dönen birisi hakkında olabilir. Bir pazarlıkla mal verilerek günahın baÅŸkasına yüklenmesi düÅŸüncesi olayda etkili olabilir. Fakat ayet (38) günahın bireysel olduÄŸunu vurguluyor ve böyle bir iÅŸlemin geçersiz olduÄŸunun altını çizmiÅŸ. Her bireyin dünya yaÅŸamında yaptıkları karşılığını bulur ve gelecek plân ona göre ÅŸekillenecektir.
​
Ayetler (42-62): Bu grup ayetlerden ilki, “son varış” kavramını kullanmış. Demek ki beÅŸerin çeÅŸitli varış noktaları olup ruhsal tekâmül plânına iÅŸaret edilmektedir. Dünya yaÅŸamını düÅŸünürsek, erkekten diÅŸiye meni ile atılan bir spermle dünyada bedenlenmesi, zamanı gelince biyolojik ölüm, varlığın maddi ve manevi yardım görmesi ve varlığın ruhsal diriliÅŸi hepsi plân içinde gerçekleÅŸir.
Åži’ra yıldızının Rabbi de O’dur” ayeti, ya Arapların Kur’an öncesi taptığı yıldızın da O’nun tarafından yaratıldığını gösterir veya bir beÅŸerin ruhsal ÅŸuurlanmasının da O’nun izni ve yardımı ile gerçekleÅŸeceÄŸine iÅŸaret olabilir.
Daha önce yaÅŸamış olan ve fakat inkârcılardan olan Âd, Semûd ve Nûh kavimlerinin yok ediliÅŸini gerçekleÅŸtiren ’dur. O halde Rabbin beÅŸerin saÄŸladığı uyarma ve kılavuzluktan niçin ÅŸüphe edilsin? Sonuçta, Kur’an’da öncekiler gibi bir uyarıcıdır. Gerçi inanmayanlar Kur’an’ın anlattıklarına gülüp geçiyorlar. Fakat onların cezasının yakın olduÄŸu konusunda uyarılmışlar.
Bütün bu anlatılanlar ve daha fazlası deÄŸiÅŸmez bir plâna göre gerçekleÅŸmektedir. O halde o plânın sahibi olan Allah’a secde edilir ve sadece O’na kulluk edilmelidir.
ABESE SURESİ
-
Yüzünü ekÅŸitti ve öteye döndü.
-
Yanına kör adam geldi diye.
-
Nereden bilirsin, belki de o arınıp temizlenecek.
-
Belki de düÅŸünüp taşınacak da öÄŸüt kendisine yarayacak.
-
O, kendisini her türlü ihtiyacın üstünde görene gelince,
-
Ki sen ona yöneliyorsun;
-
Sana ne onun arınmasından!
-
O, koÅŸarak sana gelen var ya;
-
Odur içine ürperti düÅŸen.
-
Sen ona aldırmazlık ediyorsun.
-
Hayır, hiç de öyle deÄŸil. O, bir düÅŸündürücüdür.
-
Dileyen onu düÅŸünüp öÄŸüt alır.
-
Kutsanan bereketli sayfalardadır o.
-
Yüceltilen, tertemiz sayfalarda,
-
Yazıcıların ellerinde;
-
Ak-pak, mübarek yazıcıların.
-
Kahrolası insan ne kadar da nankördür!
-
Hangi şeyden yarattı onu?
-
Bir spermden. Yarattı onu, ölçülendirip-biçimlendirdi.
-
Sonra yolu kolaylaştırdı kendisine,
-
Sonra öldürdü onu, kabre koydurdu.
-
Sonra dilediÄŸi zaman diriltip ortaya çıkardı onu.
-
Hayır, hayır! O, O’nun kendisine emrettiÄŸini hiç yerine getirmedi.
-
Hadi, bakıversin insan, kendi yiyeceğine!
-
Biz suyu döktük de döktük.
-
Sonra toprağı yardık da yardık.
-
Ardından yeryüzünde naneler bitirdik.
-
Üzümler, yoncalar vücuda getirdik.
-
Zeytinlikler, hurmalıklar oluşturduk.
-
Gür çimenli, bol aÄŸaçlı bahçeler.
-
Meyve, otlak, sebze yetiÅŸtirdik.
-
Sizin ve hayvanlarınızın yararına.
-
Åžiddetle çarpanın çıkardığı korkunç ses geldiÄŸinde,
-
Bir günkü o, kiÅŸi öz kardeÅŸinden kaçar.
-
Öz annesinden, öz babasından.
-
EÅŸinden, oÄŸullarından kaçar.
-
O gün onlardan her kiÅŸinin kendisine yetecek bir uÄŸraşı vardır.
-
Yüzler vardır o gün, pırıl pırıl.
-
Gülen, müjdelerle parıldayan yüzler.
-
Ve yüzler vardır o gün toza topraÄŸa bulanmış.
-
Tozu toprağı da bir is bürümüÅŸtür.
-
İşte bunlardır küfre sapanlar, kötülüÄŸe batanlar.
Paylaşım:​
Ayetler (1-10): Muhammed itibarlı, yani varlıklı birisini aydınlatmaya çalışırken, yanına koÅŸarak bir âmâ (görme engelli) kiÅŸinin gelmesine yüzünü buruÅŸturarak tepki vermiÅŸ. GösterdiÄŸi tepki yüzünden Muhammed uyarılmış. BeÅŸeri toplumlarda itibar yazık ki varlıklı kiÅŸilere gösterilir. O kiÅŸinin varlığını nasıl elde ettiÄŸi sorgulanmaz bile.
Ayetler, beÅŸeri deÄŸerlendirme ile İlâhi sistemin deÄŸerlendirmesi arasındaki farkı da göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Toplumun itibar ettiÄŸi ve fakat kendisini her türlü ihtiyacın üstünde gören yani kendisini Tanrı sanan kiÅŸiyle vakit kaybetmemesi Muhammed’e emredilmiÅŸ. Görme engelli kiÅŸiye engel olmaması konusunda Muhammed uyarılırken o kiÅŸinin belki de düÅŸünüp, öÄŸüt alacağı anlatılmış. Görülüyor ki kimin öÄŸüt alacağı konusu beÅŸeri deÄŸerlendirmelerin dışındadır. Her konuda olduÄŸu gibi kimin öÄŸüt alıp arınmaya baÅŸlayacağı Allah’ın izniyledir, yani kiÅŸinin yaÅŸam plânı ile ilgilidir.
Ayetler(11-16): Kur’an sıklıkla tekrarlandığı gibi bir öÄŸüt kitabıdır. Kur’an, dileyenin Kur’an’ı okuyup veya dinleyip ve arkasından düÅŸünerek öÄŸüt alacağını ifade etmiÅŸ. Ancak kiÅŸi okusa da, dinlese de düÅŸünüp öÄŸüt alması O’nun izniyledir. Ayet (Sâd-29), ancak temiz özlülerin öÄŸüt alabileceÄŸini anlatıyor. Bu olay aslında kiÅŸinin tekâmül plânı ile uyumludur. Ayetler (13,14,15,16) Kur’an’ın hazırlanışı ve muhafazası ile
ilgilidir. Ayet (Ra’d-39) Ana Kitap’tan bahseder. Ana Kitaptaki öze uyumlu olarak Kur’an; "ak-pak yazıcıların ellerinde" hazırlanmış. Yani arınmış varlıklar tarafından dönemin ihtiyacına göre hazırlanmış olduÄŸunu düÅŸünebiliriz.
Ayetler (17-23): BeÅŸerin bedeni bir spermden meydana gelmiÅŸtir. O beden, beÅŸerin çoÄŸu için çok önemlidir ve esas olan odur. Bu düÅŸünce ruhun varlığına inanmayanlar ve hatta inananlardan henüz beÅŸer çemberini kıramayanlar için geçerlidir. Bir spermden oluÅŸmuÅŸ bedeni kullanan kiÅŸinin önünde bir hayat yolu- plânı- vardır. Bu yol onu Rabbine yaklaÅŸtıracak olan yoldur. Bu yolda ruhsal diriliÅŸ te vardır. Ancak beÅŸer acaba bu gerçeklerin farkına varıp, Rabbinin yol göstericiliÄŸini anlayıp gereÄŸini yerine getiriyor mudur? Sorunun cevabı üzülerek ifade etmeliyim ki, hayırdır.
Ayetler (24-32): BeÅŸerin yediklerine bir bakması isteniyor. Ayetler beÅŸerin yediklerinin baÅŸlangıcının ne olduÄŸuna yönelik ve beÅŸerin anlayacağı dilden bir açıklama veriyor. Hayat için gerekli olan suyun dünya dışından getirildiÄŸini anlıyoruz. CoÄŸrafyaya uygun gıdaların yetiÅŸmesinin saÄŸlanması için toprak ve su kullanılmış. Toprağın oluÅŸmasının çok uzun bir zamana gereksinim duyduÄŸunu da hatırlamalıyız. BeÅŸerin ihtiyacı olan çeÅŸitli bitkisel gıdaların yetiÅŸtirildiÄŸini ifade eden ayetler bitkilerin evrimi konusunda her hangi bir ipucu vermiyor. BeÅŸerin uzun süredir tükettiÄŸi hayvansal gıdaların baÅŸlangıcı ve evrimi konusunun da Kur’an’ın amacı dışında olduÄŸunu bilmeliyiz.
Ayetler (33-42): Bu ayetler kıyamet-toplumsal uyanışla, ilgilidir. O dönemde uyanışla birlikte gerçekler fark edilmeye baÅŸlanacaktır. Bu geliÅŸme beÅŸer üzerinde herhalde bir darbe etkisi yapacaktır. Daha önceden uyanmış olanlar, bahsedilen genel uyanış döneminde rahattırlar. Onlar, olanları ve olacakları rahatlıkla kabul edebileceklerdir. Ancak daha önceden uyanamamış olanlar ise gerçekleri yeni fark etmeye baÅŸlayacakları için dehÅŸet içindedirler; Özellikle daha önceleri yaptıklarının yanlış olduÄŸunu fark ettiklerinde. Son ayetler onların yüzlerindeki toz-topraÄŸa iÅŸaret eder Toz-toprak semboliktir, dünyadaki maddeye iÅŸaret eder. Daha önce uyanmış olup doÄŸru yolda gidenler ise maddenin kulu olmadıklarından yüzleri aydınlıktır.
KADİR SURESİ
-
Biz o Kur’an’ı Kadir gecesinde indirdik.
-
Kadir gecesinin niteliÄŸini sana gösteren nedir?
-
Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.
-
Melekler ve Ruh, Rablerinin izniyle o gecede her iÅŸ için iner de iner.
-
Bir esenlik ve huzur vardır; sürüp gider o, tan yeri ağırıncıya kadar.
​
Paylaşım:
Ayetler (1-5): Kur’an’ın Muhammed’e ilk okunduÄŸu gece olan kadir teriminin, ÅŸan anlamına gelen ‘Kadr’ teriminden türemiÅŸ olduÄŸunu öÄŸreniyoruz. Kadir gecesi Arap takvimindeki Ramazan ayının o dönemdeki bir gecesi olduÄŸunu düÅŸünebiliriz. Miladi takvime göre hangi gece olduÄŸu bilinemez. Ayetlerin ifadesinden Kadir gecesi olan bir gecenin var olduÄŸu anlaşılıyor. Gene Ramazan ayının bilmediÄŸimiz bir gecesi Kadir gecesi olarak düÅŸünülmüÅŸ olabilir. Yani İlahi Sistem Ramazan ayının bilmediÄŸimiz bir gecesini Kadir gecesi olarak tanımlamış. O gece göksel görevlilerin, kendileri için tanımlanmış görevleri yerine getirmek için dünyamızla temas ettikleri anlaşılıyor. Günümüzde Kadir gecesi olarak hatırlanan gecenin, Kur’an’ın belirttiÄŸi gece olduÄŸu belli deÄŸildir.