top of page

AYNA


    BeÅŸer her gün defalarca aynaya bakar. Toplum içinde yaÅŸayan bireyler ister istemez günün ÅŸartlarında toplumun genellikle kabul ettiÄŸi dış görünüÅŸ normlarına uymak için ayna kullanarak dış görünüÅŸünü kontrol eder ve gerekli gördüÄŸü düzeltmeleri yapar. Aynaya bakan beÅŸer çoÄŸunlukla kendini sever. Acaba sevdiÄŸi, aynada kendisinin biyolojik görüntüsü müdür?


    Toplum içinde yaÅŸayan beÅŸerin baÅŸka bireylere güzel görünmek istemesin anormal bir davranış olarak görülmemelidir. Ancak fiziksel görünümü konusunda bu kadar çaba harcayan birey ruhsal görüntüsünün nasıl olduÄŸunu niçin merak etmez? Halbuki o görüntü her an izlenmekte ve kayıt altına alınmaktadır.
 

   Adem’in çocukları ruhsal yönden olgunlaÅŸtıkça, ruhsal tekamülleri için gerekli olan sonsuz yolculuklarının daha önceki safhalarından gelen tortulardan da kurtulmaya baÅŸlayabilirler. Aynen bir aynanın üstündeki kir ve pasın silinmesi gibi. Günlük hayatta genel olarak bir birey aynaya baktığında kendisini beÄŸenir. BaÅŸka bireyler ise size baktıklarında sanki bir aynaya bakıyormuÅŸ gibi kendilerini görebilirlerse mutluluk duyarlar. Fakat gördükleri kendi biyolojik bedenleri midir?  Yoksa size baktıklarında aslında kendilerinde de olan Tanrısal güzelliÄŸi mi görmekteler? Sanırım cevap evet olmalıdır. İşte bu an, eÄŸer baÅŸka kelimelerle ifade edebilirsek, diÄŸer taraftan gönüllerin buluÅŸmasıdır. O an, tüm yaratılmış için ulaşılması gereken Teklik yolunda küçük de olsa baÅŸarılmış önemli bir aÅŸamadır. Bu küçük olan adımlar böylece insanlık ailesini teklik bilincine eriÅŸtirecektir. DiÄŸer taraftan eÄŸer biz karşımızdakilere kırık dökük, kirli, paslı bir ayna görevi yaparsak, o bireyler gördüklerinden hiç de mutlu olmayacaklardır. Böyle bir ortamda toplumsal huzur ve bütünlüÄŸün saÄŸlanması mümkün deÄŸildir. O yüzden bizler birer birey olarak kendimizi geçmiÅŸten getirdiÄŸimiz tortulardan temizlemeye çalışmalıyız. EÄŸer niyet temiz ise AYNA’nın temizlenmesi de mümkün olacaktır. Herhalde bu konuda da O’nun izni ve yardımı gereklidir. Bu konu Kur’an’da sıklıkla bahsedilen arınmanın kendisidir. Arınma kavramı Kur’an’da sıklıkla görülmesine raÄŸmen bizim toplumda farklı bir anlam verilmeye çalışılmış ve bu yaklaşım bazı davranışlarımızı da etkilemiÅŸtir ki örnek olarak aÅŸağıdaki ayeti alalım:


Kur’an 56-77,78,79  O, kesinlikle ÅŸerefli bir Kur’an’dır.
 

                     Titizlikle saklanan bir Kitap’tadır..
 

                      Ona, arındırılmışlardan baÅŸkası dokunamaz. 
 

    Asırlardır insanlarımız sevap kazanmak arzularını tatmin için Kur’an okumaları gerektiÄŸi ve bunun için de verilen ayete göre abdest almalarının zorunlu olduÄŸuna inandırıldı.  Çünkü kendisine fiziksel temizlenmesinin gerekli olduÄŸu verilen ayete göre dayatıldı. Gerçekten ayetin istediÄŸi bu muydu? Yoksa bireylere olayın gerçek boyutu ile ilgili yol mu gösteriliyordu? Evet, maalesef Kur’an bağımlıları olan bireyler asırlarca Kur’an’ı kendilerine din bilginlerinin önerdiÄŸi ÅŸekilde ve yabancı bir dilde okudu ve okumaya devam etmektedirler. Okudular, fakat o dilde bile doÄŸru mu okudular bilmiyoruz. Dahası herhangi bir ÅŸey anladı mı dersek cevap genellikle hayırdır. Ancak, Arap dilini öÄŸrendiÄŸi kabul edilenler, toplumlarının geri kalanına göre daha ÅŸanslı idi. Fakat onlar arasında bile her ayetin bırakın anlaşılmasını tercüme edilmesinde de ortaklık olmadığı açıktır. Bu farklılık Kur’an’ı bireylerin kendi ana dillerinde okumalarına bir engel oluÅŸturmamalıdır. Çünkü eÄŸer Kur’an bağımlılarının oluÅŸturduÄŸu toplumların bireyleri öncelikle Kur’an’ı ana dillerinde okusalardı kendilerine din bilginlerinin anlattıklarının Kur’an’ın gerçekleri ile her zaman uyuÅŸmadığını göreceklerdi ve o toplumlar hurafeye deÄŸil, fakat bilime önem vererek bu günkü zavallı konumlarından çok daha farklı konumlarda olabileceklerdi. Daha da önemlisi baÄŸlı oldukları vahiy kitaplarını ana dillerinde okuyabilen diÄŸer toplumlar tarafından ezilmeleri mümkün olmayacaktı. Yukarıda anlatılanları pekiÅŸtirecek ÅŸu ayeti hatırlayalım:


Kur’an 9-108 ... Daha ilk gününde takva üzerine kurulan bir mescit, içinde namaz kılman için çok daha uygundur. Temizlenme arzusu taşıyan erler vardır o mescitte. Allah temizlenenleri sever.
 

    Mescite namaz kılmak için giren birey zaten abdest almıştır, yani toplumumuza dayatılan fiziksel temizliÄŸi yerine getirmiÅŸtir. Hal böyle iken Kur’an abdestli kiÅŸiler arasında temizlenme arzusu taşıyan erlerin varlığından bahsediyor. Demek ki Kur’an’ın sıklıkla vurguladığı temizlenme veya arınma terimi ile anlatılmak istenen özünde ruhsal temizliktir. Bu anlamı güçlendirecek baÅŸka bir ayeti hatırlayalım:
 

Kur’an 92-18  O ki, temizlenip arınsın diye malını verir.
 

     KiÅŸinin malını paylaÅŸmasının onun fiziksel temizliÄŸine herhangi bir katkısının olmayacağı açıktır. Halbuki birey paylaÅŸarak kendisinin ruhsal yönden arınmasına katkı yapmaktadır. Ruhsal yönden arınmaya baÅŸlamış bireylerin aslında gönül aynalarının temizlenmeye baÅŸladığını söyleyebiliriz. 
 

     Unutmayalım ki gönül aynaları temizlenmeye baÅŸlamış bireylerin oluÅŸturduÄŸu toplumlar bu dünya hayatları sırasında da huzura kavuÅŸacaklardır. Toplumu oluÅŸturan bireylerin öncelikle bireysel arınma konusunda kararlı ve iyi niyetli olmaları gerekir. Kur’an sürekli güzel düÅŸünüp güzel davranmayı önerir. Gönül aynası temizlenmemiÅŸ bireylerin Kur’an’ın bu önemli arzusunu yerine getirmeleri mümkün müdür? Hiç sanmıyorum. Bireyler eÄŸer gönül aynalarındaki tortu ve pasları temizlemeyi baÅŸarabilirlerse toplumsal barışın yerleÅŸmesine kalıcı katkı yapacaklarını söyleyebiliriz. Her konuda olduÄŸu gibi bireysel arınma konusunda da O’nun izninin gerektiÄŸini biliyoruz. Fakat baÅŸka bir bildiÄŸimiz de O’nun rahmetinin sınırsız olduÄŸudur. Öncelikle kapıya vuralım, kapı mutlaka açılacaktır.

bottom of page