top of page

DOĞRULUK – DOĞRU YOL

   Beşerin ezelden ebede uzanan yolculuğunda, aynen beşerin yaşam bulduğu dünyadaki yolculuklarında da olduğu gibi, ya hedefin ne olduğunu anlayıp o yolda yürümek vardır veya beşeri hedefinden şaşırtan farklı yollar da yürümek olabilir. Kur’an terminolojisinde beşeri hedefe ulaştıran yol dosdoğru yol olarak kelimeye büründürülmüş olup çeşitli Kur’an ayetlerinde açıklama yapılır:

 Kur’an 1-6,7 Dosdoğru yola ilet bizi…

 

        Kendilerine nimet sunduklarının, üzerlerine gazap dökülmemişlerin, karanlık ve şaşkınlığa saplanmamışların yoluna…

 

Kur’an 11-112  O halde sen, emrolunduğun gibi dosdoğru yürü. Seninle birlikte tövbe edenler de.

 

Kur’an 36-60,61 Ey Ademoğulları! Ben size, “ şeytana kulluk etmeyin, o sizin için açık bir düşmandır.” Demedim mi?

“Bana ibadet edin, dosdoğru yol budur” demedim mi?

 

Kur’an 42-52 İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik.  Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisi ile kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz sen, dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin.

   Verilen Kur’an ayetleri, vahyeden kaynağa ibadet edilmesinin, şeytanın yolunun izlenmemesinin gerekliliğini söylerken vahyi ileten Muhammed’in dosdoğru yola kılavuzluk ettiğini ve yolun aydınlatanın ise Kur’an’ın kendisinin olduğunu vurgulamaktadır. Son ayette geçen “ruh” terimi Kur’an’a işaret ederken, Kur’an’ın, vahyi gönderen gücün sadece tercih ettiği kullara doğru yolu gösterecek bir ışık olduğunu vurgulamaktadır. Vahyeden kaynağa kulların ibadet etmesinden amaç ne olabilir? Acaba bu sorunun cevabı din adamlarının topluma zorladığı namaz, oruç gibi şekil ve zamana bağlı ritüeller midir? Eğer sorunun cevabı olarak evet diyebilseydik Kur’an bağımlılarının oluşturduğu toplumlarda çoğunluk dosdoğru yol üzerinde yürüyeceklerdi ve dolayısıyla o toplumlar da huzura ve barışa kavuşmuş olacaklardı. Ancak Kur’an bağımlılarının oluşturduğu toplumların tamamı maalesef huzursuzdur ve insanlar kaos içinde yaşamlarını devam ettirmeye gayret etmektedirler. Demek ki Kur’an’ın mesajı o toplumlarca anlaşılamamıştır. Yani ibadet teriminin ne anlama geldiğini anlamaya çalışmamız gerekir. Bunun için aşırı çabaya da gerek yoktur; gene Kur’an’ın yol göstericiliğinden yararlanmak yeterli olacaktır.

 

    Dosdoğru yolun yolcularının davranışları ve uyması gereken kurallar kısaca aşağıda açıklanmaktadır:

 

90-13 Özgürlüğü zincirlenenin bağını çözmektir o.

 

90-14,15,16 Yahut ta açlık ve perişanlık gününde doyurmaktır o, yakındaki bir yetimi, yahut ezilmiş-boynu bükük bir yoksulu.

 

90-17 Sonra da iman eden ve birbirine sabrı öneren, merhameti öneren kişilerden olmaktır o

 

6-151,152      Hiçbir şeyi O’na ortak koşmayın.  Ana, babaya çok iyi davranın

                       Yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin, görünenine de gizli kalanına da yaklaşmayın.                               

                        Allah’ın saygın ve aziz kıldığı cana, bir hakkı savunmak dışında kıymayın. 

 

                        “Yetimin malına yaklaşmayın. 

                        Ölçme ve tartmayı tam bir dürüstlükle yerine getirin.

                        Konuştuğunuz zaman, yakınlarınız aleyhine de olsa, adaleti gözetin.

                        Ve, Allah’a verdiğiniz söze sadık kalın.

   Doğruluk, sözlerin, davranışların hatta düşüncelerin tamamını kapsar. Davranışlarımız beşer tarafından görülür, fakat beşeri gözün görmedikleri ne olacak? O davranışlarımız, yani düşüncelerimiz ise her an takip edilmekte ve kayıt altına alınmaktadır. Yukarıda verilen davranışlar beşerin anlaması için gerçekten detaylandırılmış görünüyor. Bütün bu verilenleri ve daha da fazlasını kapsadığını düşündüğüm bir ayet ise konuya şöyle yaklaşır:

 

Kur’an 2-112  İş onların sandığı gibi değil! Kim güzel davranışlar sergileyerek yüzünü Allah’a teslim ederse,  Rabbi katında ödülü vardır onun.

 

   Ayet sanı ile hareket eden Ehl-i Kitap’ a yöneliktir. Dahası ayet her kim olursa olsun ifadesi ile bireyin takip ettiği kitaba ve hatta zamana ve şekle bağlı ritüellerle bir ilişki kurmadan sadece kişinin toplum içindeki davranışlarının ölçü olabileceğini belirtiyor ve bu çerçevede bireyin yüzünü Allah’a teslim etmesine dikkatimizi çekiyor. Görüleceği gibi yüzünü Kabe’ye dönmüş olmak değil, yüzünü Allah’a teslim etmekten söz ediliyor. Yüzünü Kabe’ye dönen, yüzünü başka yönlere de dönebilirken yüzünü Allah’a teslim etmiş olan için böyle bir davranış söz konusu değildir. Çünkü yüzünü Allah’a teslim eden fiziki anlamda nereye dönerse dönsün her yerde sadece O’nun yüzünü görecektir. Yüz beşerin aynasıdır. Yüzünde O’nun ışığından başkası bulunmayan bu varlık artık davranışlarında tümüyle O’na teslim olmuş olarak sadece güzellikler sergileyen bir bireydir. Böyle bireylerin toplum içindeki davranışları sadece barışa yöneliktir, çünkü onların davranışları adildir. Onların davranışlarındaki adalet o toplum için beşerin oluşturduğu kanunlar silsilesinden çok farklı olabilir. Çünkü onların davranışlarında İlahi Adaletin izleri bulunacaktır. Böyle bireylerin yaşadığı toplumlara ne mutlu.

bottom of page