top of page

ZAMAN


       Zaman kavramının, Dünya okulunda hayat bulan beÅŸeri varlıklar için ve hatta bitki ve hayvanlar için oluÅŸturulmuÅŸ bir yardımcı olduÄŸunu düÅŸünüyorum. BeÅŸeri varlıklar, için geçmiÅŸte belki sadece gece ve gündüzün ve mevsimlerin deÄŸiÅŸiminden ibaret iken süreç içinde saat, dakika ve saniye ve saniye altı birimlerle ifade edilen bu kavram bitkiler için belki de en basit hali ile tepki verdikleri aydınlık ve karanlık gibi sadece ışığa baÄŸlı süreçler olabilirken, hayvanlarda ve özellikle geliÅŸmiÅŸ hayvanlarda uyku, beslenme, oyun gibi farklı olayları yaÅŸadıkları olayların bir toplamı gibi düÅŸünebiliriz. DoÄŸal olarak zaman beÅŸeri varlıklar için de bir hadiseler toplamıdır, fakat beÅŸeri varlıkların hayatı bitki ve hayvanlarınkinden çok daha karmaşık olup çok daha karmaşık bir zaman kavramından yani olaylar zincirinden bahsediliyor demektir.


       BeÅŸeri kavramlara göre geçmiÅŸten bahsederiz ve kendimizdeki ve çevremizde gözlemlediÄŸimiz deÄŸiÅŸimleri ise geçmiÅŸ zaman olarak tanımlarız. DiÄŸer taraftan bilmediÄŸimiz ve fakat meydana gelecek olaylar zincirini ise gelecek olarak belirtiriz. Her ikisinin arasında olup yaÅŸadığımız olay ise bizim için An dır. Demek ki beÅŸerin geçmiÅŸ ve gelecek olarak yaptığı tanımlamalar gerçekte An’lar toplamıdır. BeÅŸeri ölçülerle bir ömür olarak düÅŸündüÄŸümüz olaylar zinciri beÅŸeri tanımlama ile yıllar alır. Benzer olaylar zinciri bazı hayvan türlerinde beÅŸeri tanımlamaya göre çok daha uzun yıllar alırken diÄŸer bazı türlerde ise çok daha kısa sürmekte belki saatler içine sığabilmektedir.


      Zaman kavramı üzerinde düÅŸünmeye baÅŸladığımızda bilinen bir fizik olayını, örnek olarak güneÅŸten çıkan ışınları inceleyelim. GüneÅŸ ışınlarının dünyamıza gelmesi 10 dakikadan fazla zaman almaktadır, yani bilim insanlarının tekrar tekrar belirttiÄŸi gibi biz dünyalılar güneÅŸe baktığımızda o andaki güneÅŸi deÄŸil 10 dakikadan fazla bir zaman önceki güneÅŸi görmekteyiz. Bu gerçekten hareketle bir gözlemcinin uzayda ışık hızından binlerce defa daha hızlı seyahat ettiÄŸini düÅŸünelim. Uzay seyyahımızın gözlemleri çok ilginç olacaktır. Yeni yıldızların oluÅŸumuna tanık olacaktır ki bu olay dünyada yaÅŸayan beÅŸeri varlıklar tarafından binlerce sene sonra gözlemlenecektir ve bu olay dünyada yaÅŸayan beÅŸeri varlıklar için GELECEK’tir. Ayrıca gözlemci madde evrenimizin oluÅŸumuna yönelik ışınlara da ulaÅŸabileceÄŸi için dünyamızdaki beÅŸeri varlıkların tanımlaması ile GEÇMİŞ’e de tanık olacaktır. Yani uzay seyyahımız yaÅŸadığı AN’da bizim dünyamız realitesine göre hem geçmiÅŸe hem de GELECEK zamana tanık olmaktadır. Demek ki esas olan AN’dır. Bu gerçeklik vahiy kitaplarında da bizim anlayabileceÄŸimiz ÅŸekliyle ifadesini bulmuÅŸtur:
 

Eski Ahit, Mezmurlar 90-4 Size bin sene bir gün gibidir
 

 Kur’an 32-5 İş ve oluÅŸu gökten yere doÄŸru çekip çevirir; sonra o, O’na yükselip çıkar: Bir günde ki, süresi sizin saymakta olduÄŸunuz günlerden bin yıla denktir.

​

Kur’an 70-4 Melekler ve Ruh, miktarı elli bin yıl olan bir günde yükselirler O’na.

​

Kur’an 22-47 ...Rabbinin katındaki bir gün,sizin saymakta olduÄŸunuzun bin yılı gibidir

​

   Verilen Kur’an ayetlerinden (32-5) sadece gün kavramı ile ilgili bilgi vermekle kalmamakta ayetin ek olarak baÅŸka bir konuya da iÅŸaret ettiÄŸini düÅŸünmek mümkündür. Gökten yere doÄŸru çekip çevrilen iÅŸ olsa olsa dünya üstü ve fakat ilahi sistemde alt boyutlara dünya ile ilgili olarak verilen talimatlardır. Ancak bu talimatların en önemli ve insanlık tarihinin geleceÄŸini ilgilendiren ana esaslar olduÄŸunu düÅŸünebiliriz. Örneklemek gerekirse Tanrı Elçilerinin dünyaya geliÅŸlerini göz önüne alabiliriz. Musa, İsa ve Muhammed’in dünyada bedenlenip İlahi Mesajı dünya toplumlarına iletmeleri dönemleri arasında yaklaşık bin yıl gibi bir sürenin varlığını görebiliriz. Muhtemeldir ki her uygulamanın sonuçları Cebrail’i görevlendiren boyutta veya boyutlarda incelenip gene muhtemeldir ki bundan sonra atılacak adımda takip edilecek yol ve verilecek bilgiler manzumesi planlanmaktadır. Zaten her üç Tanrı elçisinin verdikleri İlahi Mesaj o toplumun bilinç seviyesine uygun olurken, o toplumu daha ileri bilinç seviyesine taşımaktadır. Bu çerçevede Kur’an bağımlısı toplumlara baktığımızda gördüÄŸümüz nedir? Kur’an bağımlısı olan toplumlar Kur’an’ın tebliÄŸini takip eden ilk asırlarda ulaşılan aydınlanma sonucu, dünyanın geri kalan toplumları, özellikle günümüzdeki Batı toplumlarına göre kültür, sanayi ve toplumsal yaÅŸam standartları yönünden çok daha geliÅŸmiÅŸti. Daha sonraki asırlarda Kur’an bağımlısı toplumlarda geliÅŸme durdu ve hatta gerileme baÅŸladı. Çünkü Kur’an terkedildi, sadece adı kaldı. Kur’an duvardaki bir bez torba içine hapsedildi ve bazı düÅŸünürlerin yenilikçiliÄŸe kapıları kapatan fikirleri esas kabul edildi. Böylece bu toplumlar her yönden geriledi. Aynı dönemde ise Batı toplumları bağımlısı oldukları İncil’i ana dillerinde okuyup anlayarak gereÄŸini yapmaya baÅŸladılar ve o toplumlar daha da ileri gidip kendi din adamlarının kendilerine dayattığı beÅŸer yapısı dinden kurtulup düÅŸünmeyi yani aklını kullanmayı esas aldılar ve sonuçta dünyanın geri kalan toplumlarını yönetmeye baÅŸladılar.

    Kur’an’ın tebliÄŸinden günümüze yaklaşık olarak bindörtyüz yıl geçti. Ana kaynaktan yeni bir yönlendirme beklemek gereksizdir. Kur’an bağımlısı toplumların nasıl davranmaları gerektiÄŸi açıktır. Çünkü kılavuz bizimle birliktedir. Yeter ki aklımızı çalıştırmayı becerebilelim.

 

  Zaman kavramı düÅŸünülürken ÅŸu Kur’an ayetini de hatırlamak yerinde olacaktır: 

​

Kur’an 55-29 Göklerde ve yerde kim varsa O’ndan ister. O, her an bir iÅŸ ve oluÅŸtadır

​

    Bu ayette de O’nun “her an bir iÅŸ ve oluÅŸta” bulunduÄŸu belirtilmiÅŸ. Yukarıda verilen Kur’an ayeti (32-5) te AN kelimesi yerine, sanıyorum bizim kolay anlayabilmemiz için bildiÄŸimiz bir kelime, gün kelimesi kullanılmış. O’nun katında olaylar zincirinin sadece bizim dünyamızdaki beÅŸeri formlarla benzer olduÄŸunu düÅŸünmemeliyiz. Yüce katlarda zaman kavramı var mıdır, varsa nasıldır bilmiyoruz. Olsa olsa belki sadece AN söz konusu edilebilir. Dünyada yaÅŸam ÅŸansı verilen beÅŸerin de her anını, O’nun yaptığı gibi, yaÅŸamalıdır diye düÅŸünüyorum. Bunun yolunun ise sürekli olarak insanlık yararına bir iÅŸ üretmek olduÄŸunu belirtmeye bilmem gerek var mıdır?

bottom of page