top of page

DUA


   Dua kelimesi en yalın haliyle verilen dışında hiçbir güce sahip olmayan yaratılanın, Yaratıcı Güçten yardım istemesidir diye ifade edersek herhalde fazla hataya düÅŸmüÅŸ olmayız. Kur’an, duanın ne kadar önemli olduÄŸunu ÅŸu ayetle açık bir ÅŸekilde belirtmektedir:


Kur’an 40-60  Rabbiniz buyurmuÅŸtur ki: “Dua edin bana, cevap vereyim size. …
 

    Dua eden insanlar, hangi inanç sahibi olurlarsa olsunlar,  genellikle niçin gözlerini kapatırlar.  Çünkü çevresi madde ile doludur ve gözlerin gördüÄŸü madde kiÅŸinin odaklanmasını güçleÅŸtirebilir. Dua Yaratan’a yakınlık hissetmek için yapıldığına göre nesne, ses, görüntü, gibi madde odaklı her ÅŸey kiÅŸinin odaklanmasını güçleÅŸtirmekte olup baÅŸka bir ÅŸekilde ifade edersek, bireylerin hedefi olan Yaratan’a giden yoldaki engellerdir. O halde yolcunun öncelikle maddeden etkilenmemesi gereklidir. Maddenin ne olduÄŸunu bilip, onu uygun ÅŸekilde kullanabilirse yolculuÄŸu baÅŸarıya ulaşır. Aslında çevremizde gördüÄŸümüz  ve bizim dikkatimizi dağıttığını düÅŸündüÄŸümüz her zerre O’nu tesbih etmektedir. Bu gerçeÄŸi anlayıp, hissedebilirsek, biz bireyler de o bütünün sadece bir zerresi olduÄŸumuzu fark eder ve O’na ulaÅŸma yolunda diÄŸer zerrelerle yarışırcasına hedefe varmaya çalışırız.


     Dünyamızda yaÅŸayan çeÅŸitli toplumlar genellikle kendilerine indirilmiÅŸ olan Kitap’tan bazı ayet veya sureleri tekrar tekrar okumakta, hatta okumalarını bir sayıya da baÄŸlamaktadır. Kendi toplumumuzda da bu anlatılanların çeÅŸitli kesimlerde uygulandığı gözlenebilir. Örnek olarak Türk Toplumuna dualar olarak tanımlanmış ayetler ve sureler Arap dilinde ve okuyan tarafından hiçbir ÅŸey anlaşılmadan okunmaktadır. Kur’an’ın tamamından farksız olup dua olarak okunan ayet ve sureler aslında bizlere O’nu anlatmaktadır. Öyle ise dua eden beÅŸer aynı ayet ve sureleri okurken kime o ayet ve surelerdeki bilgiyi tebliÄŸ etmektedir? Demek oluyor ki asırlardır beynimizi esir alan etkilerden yani beÅŸer öÄŸretisi olan beÅŸer dininden beynimizi temizlememiz ÅŸarttır. Ancak o zaman kendi bireysel aklımız ve gönlümüzle bizim için uygun olan duanın ne olduÄŸunu bulup gerekeni yapmaya baÅŸlarız. Bu davranış Kur’an’ın arzu ettiÄŸi bireysel özgürlüÄŸe giden yol olacaktır. Birey de artık kendisine beÅŸerin dikte ettiÄŸi deÄŸil akıl ve gönlü ile kendi duasını bilecektir. Aynen evrendeki her yaratılmışın kendine özgü tesbihini bilmesi gibi:


Kur’an 17-44 Yedi gök, yerküre ve bunların içindekiler O’nu tespih ederler. Hiçbir ÅŸey yoktur ki O’nu överek tespih etmesin; fakat siz onların tespihlerini fark edemezsiniz. O Halim’dir, Gafur’dur.


    Yaratıcı Gücün yüceliÄŸine inanan ve kabul eden beÅŸer, bağımlısı oldukları kitap ne olursa olsun çoÄŸunlukla dualarında maddi kazanımlar isterler. Evet göklerin ve yerin hazineleri O’nundur. Fakat beÅŸeri dünyamızda istediÄŸimiz kazanımları elde etmenin yolu üretmekten geçer. Birey içinde yaÅŸadığı toplum veya genel olarak dünya toplumu yararına hiçbir ÅŸey üretmeden hangi sebeple maddi kazanım isteyebilir? EÄŸer buna ulaÅŸan varsa herhalde toplumun kabul edebileceÄŸi meÅŸru yollardan elde edilmemiÅŸ olacaktır. Dünyada yaÅŸam bulmuÅŸ her bireyin bu dünya hayatında nasıl yaÅŸam süreceÄŸi bireyin dünyaya gözlerini açmadan önce yapılmış planla belirlenmiÅŸtir. Planda, plan yapıcı gücün izni ile ana plana zarar vermeyecek bazı küçük deÄŸiÅŸikliklerin yapılabilmesi belki de mümkün olsa da bireyin ruhsal tekamülü için yaÅŸaması gerekenlerde her hangi bir deÄŸiÅŸiklik olacağını sanmıyorum. Dua konusunda hatırlamamız gereken baÅŸka bir ÅŸey ise beÅŸerin nefsinin etkisinde kalarak yapacağı taleplerin gerçekleÅŸmesi durumunda o kiÅŸiye zarar verebileceÄŸidir:


Kur’an 17-11 İnsan, hayra davet eder gibi ÅŸerri çağırıyor/insan, hayra duasıyla ÅŸerri davet ediyor.. İnsan çok acelecidir.
 

Kur’an 70-19 İşin gerçeÄŸi ÅŸu ki insan; aceleci, hırslı, sabırsız, tahammülsüz yaratılmıştır.

 

    BeÅŸerin yaratılışındaki zayıflık yüzünden duaları maddeye yönelik olabilir. Var olan ÅŸartlarda maddeye yönelik arzusunu ifade eden beÅŸer hakkında baÅŸka bir beÅŸerin olumsuz hüküm verebilecek bir konumda olabileceÄŸini hiç sanmıyorum. BeÅŸerin maddeye bağımlı yaratılması yaratılış planının özü olduÄŸunu sanıyorum. EÄŸer beÅŸer maddeye bağımlı yaratılmasa idi o zaman dünyamızda melekler yaşıyor olacaktı. Yaratılışla ilgili ayetlerden anlayabildiÄŸimiz kadarı ile arzu edilenin bu olmadığını düÅŸünüyorum. Mesele maddeye tam bağımlı yaratılan beÅŸerin madde ile devamlı sınavlardan geçirilerek maddeye olan bağımlılığından kendi iradesi ile kurtulmasının saÄŸlanması gibi görünüyor. Maddeye olan bağımlılığından kurtulabilmiÅŸ bireylere ne mutlu. Çünkü onlar en azından sınırlı bir özgürlüÄŸe kavuÅŸmuÅŸlardır. Sınırlı terimi özellikle kullanılmıştır. Çünkü o bireyleri sonsuz tekamül yolculuklarında kim bilir baÅŸka ne sınavlar beklemektedir? Sonsuz yolun yolcusu için duanın önemini Mevlana ne güzel vurgulamış:

​

Neden duasız bırakıyorsun dilini? Kapıyı çalmadan açılmasını bekleyenlerden misin?

 

    Dünyada yaÅŸam bulmuÅŸ beÅŸer dua konusunu sadece maddi yarar saÄŸlamakla sınırlamamayı öÄŸrenip yaÅŸamın hedefini de idrak etmeye baÅŸlarsa ve artık kendisine gösterilen hedefe doÄŸru Kur’an’ın ifadesi ile “yarışırcasına yol almaya“ çalışırsa sanırım doÄŸru yolu seçmiÅŸ olacaktır. Ancak gene Kur’an’da çeÅŸitli surelere dağıtılmış da olsa, anlayabildiÄŸimiz kadarı ile bahsedilen yola girebilmesi ve devam edebilmesi gene O’nun izni ile olacaktır. Bu Kur’an gerçeÄŸinin farkına varabilen beÅŸerin devamlı izin istemesinin ki bu talep duadır ve sanırım beÅŸerin hakkıdır. Ancak beÅŸer kendisine ne kadar izin verilirse onunla mutlu olabilmeli ve verilen için O’na ÅŸükrünü her an ifade edebilmelidir. Bunun beÅŸerin dünya okulunda eÄŸitimdeki baÅŸarısının bir göstergesi olduÄŸunu sanıyorum. Olabilir ki gün gelir beÅŸer maddi veya manevi her hangi bir kazanım ihtiyacını duymayabilir. O varlığın kim bilir her sözü, her davranışı, her düÅŸüncesi duadır. Belki sadece aldığı her nefes için O’na ÅŸükrünü ifade eder. Çünkü o varlık belki de artık aldığı her nefesle bütün yaratılmışa hizmet etmeye baÅŸlamış olabilir mi? Aynen Adem’in yaratılışı ile ilgili ayetlerde meleklerin Adem’e secde etmeleri sembolik ifadesi ile anlatıldığı gibi.

​

   Kur’an’da çeÅŸitli surelerin çeÅŸitli ayetlerinde sıklıkla rastladığımız tövbe ve ÅŸükür kelimeleri ve dua kelimesi özünde birbirlerinden farklı mıdırlar? Sanıyorum hepsi de aynı hedefe yönelmiÅŸtir. Yaratıcı’ya yakınlık arzusu taşıyan kelimelerdir. Bu arzunun kelimelere dökülmüÅŸ ÅŸekli belki de sahibini rahatlatır. Fakat eylem hedefe ulaÅŸmış mıdır? Bilemeyiz. İlgisi dolayısıyla Adem’in iki çocuÄŸundan birinin kestiÄŸi kurbanın kabul edilirken diÄŸer oÄŸulun kurbanının kabul edilmeyiÅŸini hatırlamakta yarar görürüm. Adem’in çocuklarından kurbanı kabul edilmeyene bu iÅŸleminin kabul görmediÄŸi bilgisi nasıl ulaÅŸtı, bilemiyoruz. Günümüz beÅŸerinin kurbanının veya baÅŸka bir ritüelinin kabul edilip edilmediÄŸi konusunda hiçbir bilgiye sahip deÄŸiliz. Sanıyorum beÅŸer denen varlık ruhsal tekamül yaparak Adem’e hedef olarak gösterilen meleklerin kendisine secde ettiÄŸi yani meleklerin görevini onlardan daha iyi yapabildiÄŸi boyuta ulaÅŸabilir. Gerek yol boyunca ve gerekse ulaşılan menzillerde varlığın yapacağı hizmet onun duası, tövbesi, ÅŸükrü ve tesbihi olacaktır. İncil’de ve ağırlıklı olarak Kur’an’da Dünya beÅŸerine hitap edilirken ritüellerden ziyade sürekli barışa yönelik iÅŸ yapma konusunun ön plana çıkarıldığını hatırlamamız, beÅŸere sonsuz yolculuÄŸunda gerçek bir yardımcı ile birlikte yol alma ihtimalinin olduÄŸunu söyleyebilmemize imkan verir. Sanıyorum barışa yönelik gayretlerin beÅŸerin tekamülündeki baÅŸarısında en önemli etken olacağını ifade etmemiz her halde yanıltıcı olmayacaktır.

bottom of page